Bir musibet, bin nasihatten evlâdır

A -
A +

Evet, "hayat tecrübe; tecrübe de hatalardan geriye kalan derstir” derler…

 

Dünya pandemi ile modern tarihte görmediği acıları yaşadı. Sokaklarda insanlar öldü, fabrikalar, yollar, depolar hastane oldu; yine yetmedi... En sevdiklerimize en fazla 1,5 metre yaklaşabildik, küçük dediğimiz evlerimiz sığınağımız oldu… İşte o iki sene, ne çok şeyin kıymetini anladık, hatırlayalım: Başta sevdiklerimizin tabii… Sonra da, ertelemenin ne demek olduğunu, doğayı katletmenin; “toprağa bitki ve ağaç yerine bina dikmenin” bedelinin ne olduğunu gördük. Kendine yeten ülke değilsen 'muhtaçlığın' neler yaptıracağını, Ukrayna ile savaşan Rusya gıda ve petrole geçit vermediğinde anladık... Milyarlarca insan hep birlikte yaşadık bunu ve ‘umuyorum ki’ çok büyük dersler aldık...

 

Ekonomik krizler de öyle... Açığı bulunca geliyor, düzeni bozuyor ve tedbiri zamanında alınmadığında tarihin akışını değiştirecek kadar büyük etkiler bırakıyor…

 

Büyük Buhran: Dünya tarihinin gördüğü en büyük krizlerden biri 1929 Büyük Buhranı... ABD'de piyasalar çöktü, binlerce banka iflas etti, sanayide çarklar durdu, nüfusun dörtte biri işini ve gelirini kaybetti, sokaklar evsizlerle, açlarla doldu. ABD ile ticari ilişkisi olan ülkeler, alacakları ödenmeyince ticaret yollarını kapattı, uluslararası ticaret durma noktasına geldi. Dönemin Başkanı Roosevelt ekonomik canlanma programı başlattı, kamuda yatırımı artırdı. Bu yavaş yavaş işe yaradı. Evine ekmek götüren insan sayısı artınca ekonomi kıpırdadı. Hükûmet, sanayiyi destekleyip işsizliği azalttı, bankacılık sisteminin güçlenmesini sağlayan reformlara imza attı. Üretim arttı, işsizlik azaldı ve kriz yavaş yavaş sona erdi.

 

Petrol Krizi: 1973 dönemi... Arap-İsrail Savaşı'nın ardından OPEC ülkeleri ABD ve Batı Avrupa'ya petrol ambargosu uygulayınca enerji krizi patladı. Petrol fiyatları 4 kat arttı, bütün dünyada enflasyon fırladı, durgunluk dünyayı sardı, işsizlik yine arttı. Bu krizden çıkış da alternatif enerji kaynaklarına yönelmeyi, petrol aramalarını çoğaltmayı beraberinde getirdi. O yetmeyince ABD ve Avrupa, petrol ihracatçısı olan ülkelerle 'arayı düzeltme' yoluna gitti. Ardından alternatif birlikler kurularak yeni bir krizin 'daha zor' gelmesi için hazırlık yapıldı.

 

1997 Asya Finans Krizi: Dünya küçüldükçe, başkalarına bağlı yaşayan ülkeler, her krizden etkilenir oldu. 1997'de Tayland'da başlayan Asya Finans Krizi de Asya ülkelerinin tamamını etkiledi ama diğer ülkeleri de teğet geçmedi. Türkiye'yi de sarsan kriz, IMF ve Dünya Bankası'nın acil yardım paketleriyle bertaraf edildi. Asya krizinin, ülkemiz ekonomisine 'dibi' gösterdiği tarih 2001 krizi oldu. Üç sıfırlı gecelik faizleri, bir gecede yüzde 35 devalüasyonu, banka batışlarını hep o dönemde yaşadık. Hatırlayın, 1 milyon dolarlık kredi dilimini ‘onaylama ihtimaliyle’ gelen IMF Türkiye Şefi Carlo Cottarelli'yi ‘büyük bir sabırsızlıkla’ beklediğimiz günler gördük biz… Adamın ne giydiği, nasıl bir çanta taşıdığı, uçaktan inerken yüzünde tebessüm olup olmadığı bile gazete manşetlerinin, TV haber bültenlerinin birinci maddesiydi.

 

Ardından alınan kararlarla güçlendirilen finans sistemi, tavizsiz uygulanan ekonomik program krizden çıkışın önemli anahtarı oldu. Tabii sonraki krizlerde güçlü duruşun da.

 

2008 Krizi: Bu kriz de bize dışarıdan geldi. ABD'de mortgage piyasasında başlayan çöküntü, ödenmeyen kredi borçları, dev bankaları ve finans kuruluşlarını iflas ettirdi. "Yıkılmaz" denilen kuruluşlar yerle bir oldu, milyonlarca kişi yine işsiz kaldı. Bu krizi de ABD teşvikle, kurtarma paketleriyle yumuşattı. Kriz etkisini azaltırken bankacılık sektörüne ağır yaptırımlar getirilerek dayanıklılığın artırılması sağlandı. Bu dönemde de ülkemiz bankaları ve finans kuruluşları için 2001 sonrası alınan kararlar sayesinde kriz 'teğet' geçti. Etkilendik elbette ama 2001'deki gibi değil.

 

Avrupa Borç Krizi: Tam ABD mortgage krizi bitti diyorduk ki, Avrupa Borç Krizi patladı. Yunanistan 'iflasın' eşiğine geldi. Kredi kuruluşları Yunanistan için 'çöp' anlamına gelen not kararları verdi. Birçok AB ülkesinde kamu borçları, genel bütçeyi 10’a katladı. Başta Yunanistan olmak üzere birçok ülke AB fonlarıyla kurtarıldı ama bir daha o borç seviyelerine gelmemesi için sert kurallar getirildi. Avrupa Merkez Bankası "Ne gerekiyorsa yaparız" deyince piyasalara güven geldi, krizin etkileri yavaş yavaş azaldı...

 

Görüldüğü gibi, bütün krizler sistemlerin zayıf taraflarıyla ortaya çıkmış ama en önemli kararların alınmasına da yine o krizler sebep olmuş...

 

Şimdi bütün dünya olarak iklim krizi riskiyle karşı karşıyayız. Sularımızı hızla azaltan, topraklarımızı, ağaçlarımızı yok eden bir kriz bu. Ve başladı bile. Bu krizin etkilerini her yıl daha fazla yaşayacağız. Bu kriz de zirve yapmadan yapılacakların en fazlasını yapmak şart. Her gün daha fazla gecikiyoruz çünkü. Ve bu krizin finansal krizler gibi bir-iki paketle çözülme ihtimali de yok. Bunu pandemi musibetiyle görmüştük ama unutuyoruz... Durum acil... Unutmayalım.

 

 

 

Canan Eraslan'ın önceki yazıları...

300
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Yalınız Efe26 Kasım 2024 15:03

Bunların hepsi insanı değil sadece parayı esas alan kapitalizmin sonucudur. Kapitalizm var olduğu sürece emperyalizm sürecektir.