Gazoz şişesiyle akide şekeri almak

A -
A +

Emekli Hâkim İzzet Doğan anlatmıştı, TÜKODER Başkanı Aydın Ağaoğlu ile bir sohbette; gazoz şişesi-akide şekeri güzelliğini… Diyordu ki Sayın Doğan: Biz eskiden sokakta gazoz şişesi bulunca kaçırmazdık. Toplayıp akide şekeri ve leblebi tozu alırdık. Hatta biriktirip gazoz aldığımızda değmeyin keyfimize…

 

Düşünün, yıllar öncesinin depozito sistemini. Herkes tarafından kabul görmüş. Ver şişeyi al parayı ya da akide şekerini…

 

Geçtiğimiz günlerde pilot il olarak belirlenen Sakarya’da ‘at şişeyi al parayı’ olarak özetlenebilecek depozito makineleriyle bir proje başlatıldı. Çevre kirliliğini önleyip sıfır atıkla, geri kazanımı amaçlayan proje, çevre ve geri kazanım konusundaki yüksek hassasiyetim sebebiyle beni çok heyecanlandırdı. Evimdeki ‘küçük’ balkonu cam, plastik, kâğıt için geri dönüşüm alanına çeviren, eskiden yaşadığım mahallenin geri dönüşüm kumbaralarıyla donatılmasını sağlayan ben; bu girişimi sonuna kadar destekledim, destekleyeceğim. Öncelikle ‘Sıfır Atık’ projesini başlatan, geliştiren, himaye edip Birleşmiş Milletler’de bu konuda sunum yapan, ödüller alan, projesi örnek alınan Emine Erdoğan Hanımefendi'yi yürekten kutluyorum. Ardından bu proje için daima hızlı, tutarlı ve müthiş projelerle yürüten, Murat Kurum yönetimindeki Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığını... ‘Sıfır Atık’, çevremizi, sağlığımızı, ekonomimizi koruyacak çok önemli bir proje…

 

Bir restoran düşünün. Ne sebze ve meyve kabukları çöp oluyor, ne kullanılan cam, plastik, teneke kutu… Yiyecek atıkları kompost gübreye dönüşürken, ambalaj atıkları zaten ekonomiye kaynak oluyor… Sakarya’da başlayan depozito sisteminde cam, plastik ve teneke kutuların her biri için 25 kuruşluk para iadesi yüklenecek. Bu öncelikle dünyamız için büyük bir adım. Çünkü örneğin cam… Yiyecekten suya, ilaçtan ev süslerine, tabak ve bardak gibi ürünlere kadar her şeyde, topraktan yapılan camı sağlıklı olduğu için kullanıyoruz ama o camı gelişigüzel çevreye attığımızda bir çevre felaketine sebep oluyoruz. Çünkü topraktan gelen camı toprağa attığınızda güneş ışığında büyüteç görevi görüp kocaman bir ormanı, ülkenin ciğerlerini yakabilir. Topraktan gelir ama gelişigüzel attığınızda doğada yok olması için tam 4000 yıla ihtiyaç duyar.  Diğer atıklardan bebek bezinin 500 yıl, plastiğin 450 yıl gibi bir süreye ihtiyacı var doğada yok olmak için. Bu nedenle bir ilimizde başlayan, yıl sonuna kadar bütün illerde başlaması hedeflenen depozito sistemi çok ama çok büyük bir adım…

 

Ambalaj için en çok kullanılan ürünlerden olan plastiğin üreticilerine, bu sistemin başarı şansı hakkında düşüncelerini sordum. Türk Plastik Sanayicileri Araştırma, Geliştirme ve Eğitim Vakfı’nın (PAGEV) Başkanı Yavuz Eroğlu, başlayan bu sistemi “Bir zihniyet devrimi” olarak niteliyor ve ekliyor: Avrupa’nın bazı ülkelerinde başarıyla uygulanıyor. Almanya, Avusturya gibi ülkelerde yüzde 90’ı aşan geri dönüşüm başarısı sağlanmış durumda. Çünkü insanları motive eden bir şey para iadesi. Mesela 10 tane şişe alıp götürürüm makineye, paramı alırım. Karşılığı para olan bir şeyi kim bırakır ki? Kimse bırakmaz. Diyelim ki siz, 40 daireli bir apartmanda (gerçekten de apartmanım 40 dairelik) oturuyorsunuz… O 40 daire günde birer tane şişe koysa ortaya, onu toplayıp makineden iade alsanız, 10 lira eder. 2’şer şişe toplansa 80 şişeden 20 lira. Bunu 30 gün yapsanız ve bir hayır kurumuna bağışlasanız; ayda 600 lira. Müthiş bir şey değil mi?

 

Evet, kesinlikle çok iyi fikir…

 

Geri dönüşümün görünmez kahramanları atık toplayan çocuklar… Onlar işsiz mi kalacak peki?

 

Yok, işsiz kalmayacaklar. Yine toplayacaklar, makinelere atıp paralarını kendileri alacaklar zamanla. Tabii onları sağlıksız şartlarda çalıştıran, üç kuruşluk paralarla 7 gün, 24 saat çalıştıran dev depolar, dönüşüm şirketleri izin verirse…

 

Yeni soru: Herkes katkı sağlar mı, ambalajlar toplanır mı?

 

Yavuz Eroğlu bu konuda da şunları aktarıyor: Samimiyetle söylüyorum, herkesin cebine dokunan bir şey olduğu için herkes makineye atıp iadesini alır. Ben şimdiye kadar geri dönüşüme götürüyordum, şimdi çocuğuma derim ki, sen topla, sen git iadeni al… Evet, Sakarya’da başladı, hızla yayılır. Orada tuttuğunda, aksaklıkları tespit edilip çözüldüğünde hızla yayılır… 25 kuruş az gibi görünüyor olabilir ama daha yüksek belirlense enflasyona olumsuz etki eder. 8-10 liralık bir şişe suda 1 liralık depozito bedeli yüzde 10 fiyat farkı demek. Evet, bedelini iade alacak vatandaş ama sonuçta enflasyon…

 

Peki hiç düşünmüş müydünüz; ambalajın gelir seviyesini gösterdiğini? Aslına bakarsanız benim aklıma dahi gelmedi. Bunu PAGEV Başkanının ifadelerinden anlıyoruz… Meğer yüksek gelirlilerin yoğun olduğu yerlerde su şişeleri, damacanalar ve benzeri ambalajların çoğu camdan. Daha mütevazı bölgelerde ise plastik yoğunluğu… Eroğlu, bunu da şöyle ifade ediyor: Afrikalı bir aile görürsünüz, plastik leğen almıştır, içine çocuğunu oturtur… Plastik bir kap almış yemeğini koymuş. Metal desen alamaz. Çünkü 2-3 katı… Giysilere bakın. Yüzde 100 yün olsa, bugünkü fiyatının 8-10 katı olur ama yüzde 100 polyester, görüntü aynı, fiyat düşük. Bence depozito sistemi zihniyet değişimine sebep olacak. 25 kuruş diye bakmayın. 4 tanesi 1 lira ve insanımız o parayı yerde bırakmaz. Onun para olduğunu bilir. Önemli olan 25 kuruş değil, olayın artık bir hikâyesinin olması… Çünkü hikâye başka şey...

 

 

 

Canan Eraslan'ın önceki yazıları...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Hüseyin şahin13 Ocak 2025 18:14

Tsk ederim haklisiniz ve acilen baslanilmali