Birçok alanda… Yok, hatta her alanda kullanabileceğimiz bir deyim aslında bu: Her tercih bir vazgeçiştir… Seçtiğiniz iki yerden biriyse, diğerinin nasıl olduğunu merak edersiniz. “Oraya gitsem daha mı mutlu olurdum acaba” diye düşünmeden edemezsiniz. Belki üniversite sınavına girerken puanınız tutan iki bölümden birini tercih ederken de aynı şey geçerlidir… “Ya ötekini seçseydim” dersiniz ya da “Öbürünü seçseydim ne olurdu acaba”… Ama seçmek zorundasınız. Bazı durumlar hariç olmakla birlikte “Ben ikisini de istiyorum” diyemezsiniz.
“Her tercih bir vazgeçiştir” deyimi, aslında ekonomi biliminin en temel kurallarından iridir. Çünkü istekler sınırsız, imkânlar sınırlıysa, seçmek ve tercih etmek zorundayız. Sınırsız olan tüm istekler yerine ihtiyaçlarla imkânları birbirine yaklaştırmak, bizi doğruya da yaklaştıracaktır. Sınırlı imkânlarla beklenenden daha fazla karşılamak, ekonomi biliminin en iyi kullanılmış hâli tabii ki… Bir şeyi seçmek zorunda kalmak bir yana, o seçimi yaparken, vazgeçtiğiniz şeyle seçtiğiniz şey arasındaki mutluluk farkı, vazgeçtiğiniz şeyin bedelidir.
Gelin hayal kuralım... Diyelim ki yıllardır hayalini kurduğunuz bir otomobil var. Biraz da lüks… Az peşinat, biraz kredi, biraz eş dost desteği derken toparlayabilecek durumdasınız. Fakat o da ne? Bir araya getirdiğiniz tutar, hayalinizdeki otomobilin ‘başlangıç’ versiyonuna ancak yetiyor. Ya biraz daha kredi alıp aylık ödemelerinizi artıracaksınız ya da başlangıç versiyonuna razı olup ‘idare’ edeceksiniz. Burada nasıl davranırsınız? Daha borçlanarak en çok sevdiğinizi mi alırsınız, yoksa idare edecek olanı mı? İdare edecek olanı alırsanız, bir gün çelik jant olmaması gözünüze batacak, diğer gün açılmayan tavanı… Ya da ne bileyim bas-çalış özelliği olmaması… 100 bin lira farkla alacağınız bu üç özellik, belki yıllar sürecek bir ‘keşkeler dizisiyle’ gözünüzde daha önemli hâle gelecek. Aslında 100 bin lira için vazgeçmiştiniz çelik jant, anahtarsız çalıştırma ve açılır tavandan ama “keşke üst versiyon olsaydı” dediğiniz her gün o 100 bin lira gözünüzde küçülürken, eksik mutluluğun ya da vazgeçmenizin bedeli büyüdükçe büyüyecektir.
Elbette mecburiyet yoksa, her vazgeçiş kayıp olmayabilir. Vazgeçiş sizin kararınızsa, sonuçları tahmin ederek vazgeçiyorsanız vazgeçmenin bedeli kazanç da olabilir ama bir seçimin nasıl büyük bir kayıp olduğuna dair bir örnek daha vereceğim size...
Geçen yıl bu zamanlardı. Bir arkadaşım “Bir yıl kadar lazım olmayacak bir miktar param var. Döviz mi alayım, hisse senedi mi, yoksa fon mu?” diye sordu. Kardeşim kadar yakın biri olduğundan ve seçenekleri kendisi 3’e indirdiğinden cevapladım ve şöyle dedim:
Kendi ülkemin parasını satıp başka bir ülkenin parasını almak benim doğrularıma ters ama senin için sorun değilse bile, konjonktür açısından dövizi pek önermem. Hisse senedi alacaksan önce kısa da olsa bir eğitim gerek. Şu hisse mi, bu hisse mi diye sağdan soldan duydukların yerine bir yatırım danışmanından bilgi alabilirsin. Ödeyeceğin para kaybetme ihtimalin yanında çok küçük kalacak, inan bana. Kendini bunda yeterli görünceye kadar BIST 30’dan seçilmiş hisse fonlarına yatırım yapabilirsin...
Peki ne yaptı dersiniz bu arkadaşım? Bir yerden, birilerinden bir hisse duymuş. Sosyal medyada çokça konuşulan bu hisse için herkes, daha doğrusu spekülatör maşaları “5 kat artacak, fırtınalar koparacak, hatta 10 kat artacak diyenler var” deyince gözü döndü. Yine beni aradı ve “Şuna 10 kat artacak diyorlar. Onu mu alayım, falanca banka hissesini mi” diye sordu. 10 kat diyenlere inanmamasını, hisse alacaksa en azından sepet yapmasını söyledim tekrar ama o hem sorup hem dinlememeyi seçti. 10 kat diyenlerin cazibesine kapıldı, parasının büyük bölümünü sosyal medya kâğıdına yatırdı ve bir yılda yüzde 60 kazandı... Ortalama yüzde 80’lik enflasyonda yüzde 60 yükselişin, paranın erimesi olduğunu söylemeye gerek yok malum. Peki diğer seçenek ne oldu biliyor musunuz? Tam 9,5 kat, yani neredeyse 10 kat arttı. Temmuz 2023’ten Temmuz 2024’e; tam 1 yılda hem de…
İşte aslına bakarsanız bir tercihin nasıl bir vazgeçiş olduğunu en iyi anlatan örnek bu oldu sanıyorum. Maliyeti de tam olarak 1’e 10...
İstekler sınırsız, imkanlar sınırlı değildir. Dünya hepimize yeter.