İsrail dünyanın gözü önünde soykırım uygularken, zaten hep sıcak olan bölgeyi yanardağa çevirdi. O yanardağdan lav fışkırdıkça sıçrayan kıvılcımlar aylardır dünyayı diken üstünde tutmaya yetiyor. Bir ay sonra 1 yılını tamamlayacak olan, insanlığın hiçe sayıldığı yangın devam edip, koca koca devletlerden o yangına alev topları taşınırken, ekonomilerin güllük gülistanlık olması beklenemez elbet. Her gün 3. Dünya Savaşına sebep sayılabilecek bir gelişme olacak diye korku içinde bütün dünya. Dünya siyasetinin ekranı gibi çalışan para piyasaları ise hop aşağı hop yukarı dalgalanıp duruyor. Bizim borsamız, yani Borsa İstanbul'un ise etkilenmediği şey yok. Dünya siyaseti, ülke siyaseti, spekülasyonlar, manipülasyonlar, sosyal medya yalanları ve daha bir sürü şey...
Geçtiğimiz günlerde tam ekonomiden olumlu sinyaller geldi, ihraç pazarlarımızda canlanma sinyalleri var diye 'yeşilleniyoruz' derken bir yalanla her yer kıpkırmızı oldu. Çünkü 'sorumluluk' duyması gerektiği hâlde yalana sarılmış olan bir siyasimiz, el altından 'Mehmet Şimşek istifa etti' yalanını yaymış. Ardından borsa kapanınca da 'Mehmet Şimşek istifa etti, pazartesi piyasalar yangın yeri' mesajını paylaşarak âdeta bayram ediyordu; çok yazık!
Hemen ardından Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek'ten istifa etmediği belirten açıklama geldi. Açıklamada uydurma hikâyelere, yalanlara fırsat verilmeyeceği belirtiliyor ve "Aldığımız büyük ve zor sorumluluğumuzun farkındayız" deniyordu. Evet, sorumluluk büyük, izlenen yol meşakkatli. Elbette herkesin eleştirebileceği, isyan edebileceği uygulamalar var. Son dönemde bunu iş adamlarının 'zor durumdayız' çıkışlarından da anlamak mümkün ama enflasyonla mücadele için başta aynı iş adamları "Acı ilacı hep birlikte içeceğiz ve buna razıyız" mesajı vermişti; hatırlayın. Evet, dar ve sabit gelirliler o enflasyondan dolayı evine her gün daha az yiyecek götürürken, giyecek almayı bırakıp gezmeyi unuturken, pandemide katlanan ciroları için "Parayı koyacak yer bulamıyoruz" söylemlerinin devam etmesi beklenemezdi elbet... Hiçbir ülkenin tek başına altından kalkamayacağı kadar büyük bir deprem, ardından EYT gibi bir saçmalıkla açılan daha büyük bir yara. Bu iki büyük yarayı kapatma savaşıyla birlikte verilen enflasyonla mücadele çabasında hepimizin canı yanıyor, yanacak ama tam enflasyonun düşeceğine dair beklentiler artmaya, yıl sonu faiz, enflasyon ve dövize dair tahminler dip yapmaya başlamışken çıkarılan bu söylenti, cehalet olmadığına göre kötü niyettir!.. Muhalefet şart, eleştiri olmalı... Meclis'te muhalefet olmanın ilk gereği de bu ama bu yapılan eleştiri değil "Üç-beş yüz lira gelsin de faturaya destek olsun" diye halka arzlara giren, küçük birikimleriyle hisse alan küçük yatırımcının cebinden alıp para babalarının cebine aktarmaktan başka bir şey değil. Neyse ki Sermaye Piyasası Kurulu, hızla hareket ederek bu söylentiyi çıkaran sosyal medya hesapları hakkında inceleme başlattı. İlgili kanun 5 yıla kadar hapis, 5 bin gün adlî para cezası içeriyor. Söylentiyi yayanlardan olan siyasimiz dokunulmaz evet ama SPK piyasayı yönlendirme suçu işleyenleri bir an önce tespit edip cezalandırmalı ki, ceplerinden parası çalınan milyonların içi azıcık olsun ferahlasın...
Görev yeri sokaklar olan, denetim yapan, asayişi sağlamaya çalışanlar hariç, memurların görev süresi 08.30-12.30 ve 13.30-17.30 arasında... Peki siz hiç saat 17.00 olduğu hâlde görevini yapmakta olan memur gördünüz mü? Mutlaka görmüşsünüzdür. Saat 16.00 olunca çıkmak için çantasını hazırlayanların, servis aracına doğru yol almaya başlayanların bıraktığı işleri yapan, aldığı maaşı hak etmeye çalışan memurlar onlar...
Geçtiğimiz günlerde bir adliyeye işim düştü. Saat 16.30 olunca görevlerini bıraktıkları için 17.30'a kadar yeni gelmesi beklenen 'nöbetçi' ekibi bekledim. Bilmeyince zor tabii. Meğer başka birime gidecekmişim. Tabii ertesi gün oldu. Tecrübe başka şey. Bu sefer 15.50'de adliyedeyim... Dediler ki yok, 16.00'da para yatırma işi bitiyor, işlem yapamayız... Nasıl olur? 17.30 görev süresi bitişi, niye 16.00? Bir şey daha öğrendim. 'Akçeli' işlerde dosya, para, banka işi varsa, 15.59 son dakika; aman atlamayın... Tam bu sinirle söyleniyordum ki, bir sosyal medya paylaşımı gördüm: Memur bir kadın komşumuz 1 senedir işe gitmeden evinde oturuyor. Sorduğumuzda da 'arkadaşlar idare ediyor, önemli bir şey olunca çağırıyorlar' diyor. Üst kat komşumuz olduğu için biliyorum. 2-3 sene boyunca saysam belki 20 kez işe gitmiştir...
Bu kadarı fazla değil mi gerçekten? Eskiden örgü ören memurlar görürdük, şimdi görmüyoruz çünkü örgülerini evde örüyorlarmış meğer!.. Çünkü işten atılma diye bir şey yok. Kapağı devlete atınca işlem tamam... Öyle mi gerçekten? Öyle mi olmak zorunda?