Dünyada yaşama süresi ortalamasının 4,5 yıl artması beklenirken, doğum oranları hızla azalıyor. Bu da nüfusun yaşlanmasını ve ardından birçok sorunu da beraberinde getiriyor. Üretim, iş gücü kaybı, gelecek ve nüfus endişeleri gibi… Elbette bu durumla ilgili tedbir almak, devletlerin görevi ama bireyler olarak da bir şeyler yapmak şart. Bireyler de ileri yaşlara hazırlık yapmak zorunda. "Onların emeklisi aylığıyla dünyayı geziyor, bizimkiler ayın sonunu zor getiriyor" diye klasik yakınmamız var ve ne yazık ki gerçek. Dünyanın birçok ülkesinde emeklilik için devletin sosyal hazırlığının yanı sıra bireyler de elini taşın altına koyuyor, sigorta yaptırıyor, yaşayacağı yeri tasarlıyor. Ülkemizin sigorta şirketlerinden biri, bizde durum nedir diye anlamak; daha doğrusu kayıtlara geçirmek için bir çalışma yapmış. Amaç biraz da yaşlılığın hissettirdiği negatif algıyı pozitife çevirmek tabii... 35-55 yaş arası kesimle gerçekleştirilen bu proje sonuçları göstermiş ki; ülkemizde orta yaş grubu yaşlanmaya hazır değil.
Yapılan araştırmaya göre, bu yaş grubu yaşlılığa kendini hazır hissetmediği gibi, hazırlanmayı da düşünmüyor maalesef.
Bu yaş grubunun en büyük kaygısı sağlık, hareketlilik ve zihinsel zindelikle ilgili.
Finansal ve sosyal açıdan da yeterli hazırlığı yok ve zaten hayaller de sınırlı.
Ve maalesef yaşlılıklarının kendi ebeveynlerinden pek de farklı olmasını beklemiyorlar.
Bu yaş grubundakiler, bir taraftan sakin hayat istiyorlarsa da büyük şehir imkânlarından vazgeçmeye hazır değiller.
Maalesef bu araştırma dahi toplumumuzun nasıl değiştiğini gösterir nitelikte. Ankete katılanların yüzde 54'ü uzun yaşamak istiyor ama bunun için bir şey yapmıyor.
Yaşlanınca da bağımsız olmak istiyor bugünün orta yaşlıları. "Çocuğum bana bakar" beklentisi yok denecek kadar az. Fakat söz konusu torun olunca bağımsızlığı unutup "Torunuma bakmak isterim" niyetini öne geçiriyor.
Maalesef Türkiye artık 'nüfusu genç' ülkelerden biri değil. Hem devlet politikalarının, hem bireylerin hazırlığının buna göre şekillenmesi gerekiyor. "Bir sahil kasabasındaki emeklilik" hayallerinin hayal olarak kalmaması için bir şeyler yapmak gerek. O sahil kasabasını bulmak, oraya kendine göre yatırım yapmak gibi... Geçenlerde çok sevdiğim bir arkadaşımın; Nurten Yalçın Erüs'ün "Yaşlanacağım yeri buldum" diye yazdığı sosyal medya paylaşımını gördüm. Bunu kendim başarsam, herhâlde benzer huzuru duyardım. Tam olarak böyle hissettim ve ona da söyledim... Bulmakla kalmamış, orada minicik bir arsa bile satın almış. "Leon Bahar'ı Takdimimdir" isimli kitabı olan, kitap çalışmalarını sürdürürken aynı zamanda kurum ve kuruluşlara iletişim stratejisi desteği veren sevgili Nurten'in 'küçük' dediği arsanın önemi, alanından çok çok daha büyük bence... "Başlamak bitirmenin yarısı" diyen atalarımız ne de doğru söylemiş. Bu nedenle küçük hazırlıklar, bilmediğimiz yarınlarımız açısından hazine değerinde...
Evden çalışma, esnek ya da hibrit çalışma, pandemi ile birlikte hayatımızda yer eden kavramlar. Pandemide yayılma riskini en aza indirmek için başlatılan evden çalışma ve yarı zamanlı çalışma modelleri, sonrasında birçok şirketin 'devam' kararı aldığı yöntemler... Bu yöntemi bazı şirketler kira, ofis giderleri, amortisman başta olmak üzere birçok masrafı en aza indirdiği için tercih ederken çalışanlar da en rahat ettikleri yerde çalışma özgürlüğü, işlerini bitirdiklerinde 'mesai saati' kavramından bağımsız hareket edebilme ve kendilerine zaman ayırabilme lüksünü görerek benimsedi... Şimdi ise bir hayat tarzı hâlini aldı desek yeri. Bir online eğitim platformu, kariyer odaklı eğitim araştırması yapmış. Bu araştırma sonucunda çalışanların esnek çalışma özgürlüğünü daha kıdemli pozisyonlara tercih ettikleri görülmüş. Üç büyük kentte 25-50 yaş arasındaki 600 beyaz yakalı çalışana "Yeni bir işe geçme konusunda sizi daha çok ne motive eder" diye sorulmuş. Katılımcıların yüzde 79'u "Daha iyi bir maaş" seçeneğini ilk tercih olarak işaretlerken, ikinci sırada yüzde 55'le "Esnek çalışma" gelmiş. "Daha yüksek bir kıdem" ise üçüncü sırada. Esnek ya da hibrit çalışma seçeneğini kıdemden önde tutmak, beklendiği gibi kadınlar için daha öncelikli... Çünkü çalışan kişi kadınsa, meşgalesi işle bitmiyor malum...
Canan Eraslan'ın önceki yazıları...
Yeterli ücret vermezlerse yakında çalıştıracak işçi bulamayacaklar. İşçi çocuklarının artması ve ebeveynlerinin emekliliğinden sonra işverenlerin tekrar işçi bulabilmeleri için belli sermaye sahipleri kendi menfaatleri için iyi bir asgari ücret vermek zorundalar(!)