MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin Öcalan çıkışı tartışılırken "Devlette devamlılık ve siyasette istikrar için Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tek seçenektir" diyerek anayasa değişikliği istemesine muhalif medya anlam yükledi.
"Ağzındaki baklayı çıkardı", "Takke düştü kel göründü" manşetleriyle Öcalan çağrısının altında Erdoğan'ı bir defa daha seçtirme planının yattığını yazdılar.
Esasında tam tersi oldu.
Bahçeli, niyetleri açık, emelleri ifşa, dağdakilerin yüzünü deşifre etti.
“Çözüm süreci” diye tabir edilen dönem, eşkıyanın semirme, daha çok silaha sarılma, dağa militan taşıma ve "öz yönetim" adı altında ülkeyi bölme planlarını ortaya çıkarmıştı. Şimdi de öyle oldu.
Cumhuriyet’in kurucu partisinin lideri el yükselterek "devlet" vadetti, kayyım atamalarından sonra soluğu aldığı Mardin’de DEM'in seçim otobüsüne çıkıp "Sizin iradenizi selamlamak için buraya geldik" diyerek nutuk çekti.
DEM'liler mahkeme kurup kayyımı yargılamayı düşündüklerini; Şeyh Said ve Seyit Rıza gibi isyan edeceklerini söyledi. “Kürtler ya Türkiye'nin yanında olacak ya da Amerika'ya, İsrail'e, Rusya'ya dayanacak” diye rota çıkaran, öne şart sürenler oldu.
Ağızlarındaki baklayı çıkardılar.
Bizdeki seküler medya anlı şanlı din cahilidir! Köşebaşlarını tutmuş deve dişi gibi adamların ne âyetten haberi vardır ne hadisten! Düşmanlık ettiği şeylerden haberleri yoktur. Sözcü yazarı Necati Doğru "Kâbe sayısı artırılsa! Türkiye’de Konya’ya, İran’da Kum kentine Mısır’da Kahire’de. Irak’ta, Libya’da, Kenya’da Müslüman nüfusun yüksek olduğu Endonezya’da birer Kâbe daha inşa edilse ve dünyada 1 Kâbe değil 100 Kâbe olsa bunun gerçekleşmesi için de ilk adımı Türkiye’den Diyanet İşleri Başkanı, Türkiye’nin yetiştirdiği sözü dinlenir din adamları atsalar; 'Her Müslüman Ülkeye Bir Kâbe' reformunu gerçekleştirseler; işte o zaman büyük yenilik olmaz mı?" dedi. Kafa bulduğunu sandım. Meğer ciddi ciddi yazmış.
Biri Türk basınında din cahilliği üzerine kitap yazsa, en başa bunu alır emin olunuz.
Radyo ve Televizyon Üst Kurulu, TUSAŞ'a yapılan saldırının ardından getirilen yayın yasağına uymadığı gerekçesiyle 19 televizyon kanalına üst sınırdan ceza kesti. Listede iktidara yakın mecralar da bulunuyordu. Ancak çatışmayı canlı yayınlayan, kayıtları sosyal medyada hâlen bulunan bazı kanallar yoktu. Merak ediyorum bu cezalar neye göre kesiliyor?
Bundan yirmi yıl kadar önce "Türkiye'nin en zengin adamı, başka bir en zengin ile röportaj yapacak" deseler kimse inanmazdı. Medya acayip bir yere evrildi.
Murat Ülker, Ali Koç ile kişisel blogunda röportaj yaptı sonra Linkedin hesabından yayınladı. Ülker, Linkedin'de çok aktif. Hayli ilgi gördü. Çünkü dikkat çekici detaylar vardı. Ama söyleşi yine medya mecralarda yankılandı. Araçlar değişse de gazetecilere her zaman ihtiyaç duyulacak.