Suriye'deki devrimden sonra Lazkiye gibi Nusayrilerin yoğunluklu olduğu şehirlerin karıştırılacağına yönelik haberlere imza attık. Marjinal Suriye Alevilerinin silahlandığını duyurduk. Üç ay geçmeden bölge karıştı. Silahlarını teslim etmek istemeyen Esad artıkları, terör saldırısı düzenledi. Şam yönetimi kalkışmayı bastırdı. Çatışmada çok sayıda ordu mensubu ve rejim yanlısı öldü.
Türkiye'de birileri "Aleviler katlediliyor" diye ortalığı yıktı. Kimi muhterisler de ikbal ve yaranma uğruna mesajlar paylaşıp, küresel güçleri bölgeye el koymaya davet etti.
Halk TV'den Birgün'e, T24'ten Diken'ine kadar birçok sol mecra, sivil Alevilerin katledildiğini yazdı. Batılı yayın organlarının "Beşar Esad'ın azınlığından gelen isyancılar" dediğinden bunlar "sivil" diye bahsetti. Olayların arkasında Esad kalıntısı generallerin olduğu görmezden gelindi. Cumhuriyet gazetesi "Mezhepçi katliam" başlığını attı. Gazetenin haberinde "Suriye'de yeni yönetim kuran cihatçı HTŞ'ye bağlı gruplar Alevi azınlığa yönelik katliam yaptı" denildi. Kaynak olarak sosyal medya paylaşımları gösterildi. Aynı gazete Esad'ın 2013'teki Doğu Guta katliamını ise "iddia" diye vermişti. Oysa her şey ortadaydı. Dünya medyası bile sıra sıra dizilmiş Suriyeli küçük çocuk cesetlerini yayınlayıp isyan etmişti. Onlar "öne sürdü, savundu" gibi yüklemlerle Esad'a toz kondurmadılar. Hatta öyle inanmamışlardı ki haberlerinde tarafsız devletlerin olayı araştırmasını bile istediler. Karanlık odaların efendisi de "Esadlara yönelik kindarlığın altında Nusayri/Alevi düşmanlığı var" diye yazdı.
Sorarım size, baba oğul Esad Suriye'de milyonlarca insanı ne uğruna katletti? Çocuk, kadın, yaşlı demeden kimyasal gazlarıyla boğulanlar ne için öldürüldü? Sednaya hapishanesinde preslenenlerin suçu neydi? Ben söyleyeyim: Sünni olmalarıydı!..
Esad, mezhepçi katliamın kralını yaptı. Bunların hiçbiri "Sünni katliamı" diye yazmadı. Kızgınlık Nusayrilere değil Esad ve onun gibilere.
Türkiye'de köşebaşlarını tutmuş kliklerin çifte standartları daha da belirginleşti. Dün katledilenlerin "Sünni"liği hatırlamayanların bugün "Aleviler katlediliyor" diye bağırmasına artık şaşırmıyoruz. Şaşırdığımız onların dümen suyuna gidenler...
İstanbul'da Murat Ongun'un başında bulunduğu İBB'ye bağlı Medya A.Ş.'ye operasyon düzenlendi. Kurum bilgisayarlarına el kondu. Deniliyor ki: İBB'nin yemlediği 40 kadar "gazeteci" varmış. O bilgisayarlardan böyle bir liste çıkacağını hiç sanmıyorum. Doğrudan para alacak kadar ahmak olamazlar. CHP'lileri yine CHP'liler ifşa eder. Kemal Kılıçdaroğlu devrilmeden önce "Ben kimin nereden ne kadar maaş aldığını iyi biliyorum" diyerek maaşlı gazetecilerle ilgili tüyo vermişti. Çarşaf listeyi Kemal Bey'den bekliyoruz! Ha gayret.
İBB Başkanı, cumhurbaşkanlığı adaylığı için mitinglere başladı. Malum hakkında çok sayıda dava var. Hem kendisi hem de muhipleri hapis cezası çıkması için elini ovuşturuyor. "Ceza alırsa, mağdur olur, geçmişte Erdoğan'da olduğu gibi önü açılır" deniliyor.
Dün de Fehmi Koru Karar'daki köşesinde Necmettin Erbakan'ı örnek gösterdi. Erbakan, seçim şaibesi iddiası üzerine mahkeme kararıyla TOBB Başkanlığından uzaklaştırılıyor. Onu koltuğuyla birlikte TOBB binası dışına çıkarmak zorunda kalıyorlar. Hadise milat oluyor ve Erbakan'ın siyasi serüveni başlıyor. Koru, "Günümüzde Erbakan Hoca’nın siyaset arkadaşları iktidarda; 'CHP kurultayında şaibe’ iddiası adli soruşturma konusu ve Ekrem İmamoğlu da yargı eliyle siyasetten yasaklanma tehdidi altında" diye yazmış.
Gelişmeler İmamoğlu'nun önünü açar mı tıkar mı bilinmez? Ama Erdoğan'ın ve Erbakan'ın mağduriyet hikâyesi bununkine hiç benzemiyor. Hangisi katakulli ile diploma elde etti, balya balya paralara delege satın aldı, valilere küfretti, hâkimleri tehdit etti? Onlarınki siyasi, bununki naylon fatura!
Sözcü gazetesinin 'Nefes'i kesildi. Bütün ağır topları yeni çıkan gazeteye gitti. Aralık ayında 100 bin civarında olan tiraj 75 binlere kadar düştü. Sözcü yönetimi son çare Yılmaz Özdil'e sarıldı. Kılıçdaroğlu'nun adaylığına karşı çıkan Özdil, Meral Akşener'in masadan ittirildiğini söylediği için hedef olmuştu. 9 Mart 2023'te "Uğruna mücadele ettiğimiz insanlar tarafından taşlandık" diyerek istifa etmişti. İki yıl sonra 9 Mart 2025'te geri döndü. Dün röportajı vardı. "Ben değil Sözcü bana döndü" dedi...
Fatih Selek'in önceki yazıları...
Her fırsatta camiler ve imamlar hakkında "halkı sömürüyor, diyanet kapatılsın" diye kışkırtma yapan bazı Alevi ve dedebabalar iş cemevlerine gelince ses çıkarmıyor, halkın parasını sömürüyor ve israf yapıyorlar.