İtiraf ediyorum; köpek operasyonunu nasıl çektik?

A -
A +

Cumhuriyet gazetesinde Zülâl Kalkandelen isminde bir yazar(!) var. Köşesinden irin akıtıyor. Din, dindar, Diyanet daima hedefinde.

 

Seçim döneminde bir iki CHP yönetimine atarlandı. Onu da demokratlıktan değil ha! Partiyi 'sağ'a çekiyorlar diye kızdı.

 

Neyse bu 'Nöbetçi Mine Kırıkkanat' bize sataşmış. Sokak köpekleri yasasının tartışıldığı programda "Türkiye gazetesi bu konuda canhıraş şekilde uğraşan medyadan biri. Köpek düşmanlığını pompaladılar" demiş.

 

Sonra bir sürü komplo teorisi kurmuş. Bu işin arkasında İletişim Başkanlığı varmışmış, hayvan nefretini kışkırtmak için sosyal medya operasyonu başlatılmışmış... Bla bla bla. Bir sürü salata.

 

Ama bu meselenin görünürlüğünde öncülük ettiğimiz doğrudur. Köpek saldırısı haberlerinin ardından gösterilen reaksiyon sayesinde meselenin kanayan yara olduğunu fark ettik. "Bu, bizim de sorunumuz" diyenlerin sayısı arttı. Haber haberi doğurdu.

 

Pandemi döneminde vicdansızlar hayvanları virüs taşıyor diye sokaklara terk etti. Bunlar çoğaldı. Barınaklarda yer kalmadı. Sokakta ve orman kenarlarında sefil oldular, saldırganlaştılar. Belgrad Ormanlarında karaca neslini yok ettiler.

 

Sayıştay, raporlarında sahipsiz sokak hayvanlarının belediyelerin en büyük sosyal sorunu olduğunu aktardı. Ne yazık ki uzun süre duvara seslendik. Tabii bir de Pitbull gibi yasak ırkları besleyenlerle ilgili ciddi bir sıkıntı vardı. Neyse ki bu arada düzenleme yapıldı.

 

Gaziantep'te Asiye isimli küçük bir çocuğu Pitbull'ların saldırısına uğradı. Görüntüler ülkeyi ayağa kaldırdı. Birkaç gün sonra Cumhurbaşkanı, Kızılcahamam'da topladığı belediye başkanlarına "Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil barınaklardır" diyerek toplatma talimatı verdi. Maalesef, Erdoğan'ın dikkat çekmediği bir sorun ilgi görmüyor. Cumhurbaşkanının açıklaması yeni bir tartışma zemini açtı. Kadın cinayetleri gibi farkındalık oluştu. O zaman Türkiye'de 800 bin sokak hayvanı olduğu söyleniyordu. Şimdi 4 milyon deniliyor. Yerel yönetimler görevlerini yapmıyordu. Belediyelerden umudunu kesen vatandaş, çareyi CİMER'e yazmakta buldu. Açın bakın muzdarip olanların şikayet bloglarında CİMER için nasıl birbirine yol gösterdiğini göreceksiniz!

 

Bu Zülâl'in köşe komşusu Barış Terkoğlu'nun Ayşenur Arslan ile sohbeti internette duruyor hâlâ. İkili "Sokak köpeklerinin bile Cumhurbaşkanlığına şikâyet edildiği hükûmet sistemi" diye eleştirmişti. Şimdi kalkmış operasyon diyorlar!

 

Kendilerini "hayvansever" diye tarif eden tipler, probleme dikkat çekenleri "hayvan düşmanı" gibi göstermeye çalışıyorlar. Hadsizliğe bak!

 

Hani demiş ya Nef’î: "Tahir Efendi bana kelp (köpek) demiş/İltifatı bu sözde zâhirdir/Malikî mezhebim benim zira/İtikadımca kelp tahirdir."

 

İtikadımız hayvanı sevmeyi emreder. Cana kıymaz. Ayakkabısıyla kuyudan su çıkarıp köpeğe veren kadının cennetle müjdelenmesini dinleye dinleye büyüdük biz...

 

Meseleye "Merhamet ve inanç üzerinden gelmeyin" diyorlar. Nasıl bakacaktık ya! Avrupalılar gibi mi? Paris'te, Londra'da, New York'ta sokak köpeği niye yok? Uyutuyorlar.

 

Hasılı, operasyon filan çektiğimiz yok. Medya toplumun aynası. Halkın ızdırabını yansıttık sadece. Sonra refiklerimiz de kayıtsız kalmadı.

 

Köpeklere karşı değiliz. "Köpekleşmenin" karşısındayız ama...

 

Kanunî düzenleme çare olur mu bilmem. Olursa esamemiz okunmaz. Eğer Hindistan'a dönersek, mücadelemizi hatırlatacağım!

 

 

MEDYA NOTLARI

 

 

Yedik be ya! Edirne'den bir haber geldi. Başlığı şöyleydi: "Edirne'de Hollandalı baron wanted afişiyle aranıyor!" Gerçeği Faruk Bildirici yazınca öğrendik. Meğer baron maron yokmuş. Onlar film afişiymiş. Çekim bitince unutmuşlar. Gazeteciler de gerçek sanmış. Hiçbirimiz de işkillenmedik, "Niye Edirne?" diye sormadık. Ülkede her gün bir uyuşturucu baronu yakalanınca mesleki körlük oluştu!

 

7 değişmez adam: Devlet Bahçeli, Sinan Ateş davası üzerinden MHP'yi itham eden 154 kişinin ismini vererek "Bunlarla hukuk önünde hesaplaşacağız" dedi. Birçok köşe yazarı, bunu tehdit olarak algıladı. Bahçeli 2018'de de "MHP anketlerde baraj altı" diyenlere benzer bir liste ile tepki göstermişti. Bunlar arasında hükûmete yakın gazeteciler de vardı. Mukayese ettim. İki listede de yer alan 7 gazeteci çıktı. İsmail Saymaz, Mehmet Tezkan, Orhan Uğuroğlu, Orhan Bursalı, Taha Akyol, Uğur Dündar ve Yavuz Selim Demirağ!

 

Din dersi soruları: Fehmi Koru, Karar'da İbrahim Kiras'ın yazısından alıntı yaparak Cumhuriyet'i eleştirdi. Şöyle yazdı Koru: "Üniversite giriş sınavında sorulan din dersi sorularına doğru cevap verenler çok azmış. Gazete bu gelişmeyi laikliğin zaferi diye kutlamış!"

 

Ahha dedim, bunu nasıl atladım! Sonra habere baktım "Din dayatması sonuç vermedi. YKS'de din kültürü ve ahlak bilgisi dersinde doğru cevap ortalaması 6 soruda 1,275 oldu" denmiş. Hükûmetin "dindar nesil projesi"nin tutmadığı eleştirisi yapılmış. Laiklik zaferi gibi göstermemişler yani. Cumhuriyet'in tıynetini de niyetini de biliriz ama dikkat çektikleri konuyla ilgili sorgulanması gereken bir durum var.

 

Vidanjöre mahkûm: Yavuz Donat, kıymetli bir meslek büyüğümüz. İlerlemiş yaşına rağmen taze bir muhabir gibi Anadolu'dan köşe bucak notlar aktarıyor. Donat'ın yolu KKTC'ye düşmüş. Girne'de yemek yerken Bodrumlu bir doktor yaklaşıp dert yanmış. "Bodrum'da yılda bin kez su kesiliyor. Su hatları patlıyor. Cumhurbaşkanımız Kıbrıs'ı nasıl kucakladıysa, Bodrum'u da kucaklasa" demiş. Erdoğan kucaklayacak da Bodrumlu kucak açmıyor ki! Turistik beldelerde hâlâ kanalizasyon yok. Pislik vidanjörlerle çekiliyor. "Kıyılar" hâllerinden memnun doktor bey!

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Ali Gülüser 29 Temmuz 2024 17:28

Aynen öyle" ah be kardeşlik" selamünaleyküm genç ve yakışıklı adam..