Sokak röportajlarından milletvekilliğine uzananı, sosyal medya fenomeni olanı gördük de küfrettiği için kahraman ilan edilenine ilk defa şahit olduk!..
İzmir'de bir kadın sokakta kendisine uzatılan mikrofondan cumhurbaşkanı için hadsizce "Ülke buna teslim edildi. Babasının ahırı gibi kullanıyor" dedi.
Bazı kanunları destekleyenlere "beyni emcüklenmiş geri zekâlılar" diye hakaret etti. Bir de "Dediğim bir yere gidebilir hiç umurumda değil, hiçbirini kesmeyin" diyerek küstahlaştı!.. Savcılar harekete geçti. Kadın tutuklandı...
CHP milletvekilleri cezaevine gidip ziyaret etti. CHP medyası 'iktidarı eleştirdiği için tutuklandı' diye yazdı. Kadının CHP'li milletvekillerine "Cesaretimi İstiklal Marşı'ndan alıyorum" dediği allanıp pullanıp sayfalara verildi.
Oysa kişi eleştiri sınırlarını aştı. Sen kimsin de senin gibi düşünmeyenleri geri zekâlı ilan etme cüretinde bulunuyorsun? Hangi hakla, hangi sıfatla? Ayrıca kanunlarımıza göre "geri zekâlı" ifadesi hakaret suçudur.
Tutuksuz yargılanması talebi kabul edilebilir bir şey ama o seviyesiz sözleri asla! Buna rağmen CHP'nin Genel Başkanı kadını onur konuğu yaparak başköşeye oturttu. Ucuz ve küstah sözleri tasvip ettiğini ilan etti. Kadına en küçük bir eleştiri kırıntısında bulunulmadı. İnanılır gibi değil. Geçmişte Nevşehir'de bir kişi Adalet Bakanı'na yumruklu saldırı düzenlemiş, dönemin CHP Genel Başkan Yardımcısı Umut Oran saldırganın yanağını okşayıp alnından öpmüştü. Bu iki olay arasında temelde bir fark yok. CHP'nin ve medyasının milim değişmediğinin ispatıdır.
MetroPOLL "Atatürk anketi" yapmış. Buna göre CHP'ye oy verenlerin yüzde 94'ü, MHP'ye oy verenlerin yüzde 92,9'u, Zafer Partisi'ne oy verenlerin tamamı Atatürk'e şükran duyduğunu söylemiş. AK Parti'de bu oran 82,4 imiş.
MetroPOLL'ün sahibi Özer Sencar'ın "Politikacılar farklı düşünseler de halk Gazi’nin kıymetini biliyor" diye paylaştığı anketin sorusunda bir tuhaflık vardı.
"Atatürk’ün bu ülkeye yaptıklarından dolayı ona şükran duyuyor musunuz?" şeklindeydi soru. Sade suya tirit. Halk ne desin?
Soru, öğrencilik yıllarıma götürdü. 28 Şubat dönemiydi. Marmara İletişim'de birinci sınıftaydık. İlk vizemiz, girdiği ilk derste parmak kaldırtıp "Sınıfta kaç imam-hatipli var" anketi yapan, siyaset bilimi doktoralı ama inkılâp tarihine giren Şişli Terakki Lisesi mezunu kadın profesörün sınavıydı. Sonra bu hocanın Eski Sözlük'te fake isimle boşandığı eşinin bilgisayarından dekana iftira attığı ortaya çıkmıştı. Bundan dolayı mahkûm olmuştu. Neyse...
Bizim Atatürkçü profesör tek soru sormuştu sınavda. Sorusu şöyleydi: Kemalizm, dogmatizmden neden üstündür?
Hoca teşhisini koymuş; biz gazeteci adaylarından dikte ettiği fikrini tasdik eden satırlar bekliyordu. Oysa üniversite tartışma yeri değil miydi? Esasında dönemin siyasi havası ve medya dili de böyleydi. Gazeteler sipariş manşetlerle çıkıyordu. Anlı şanlı köşe yazarları karargâha "Bugün ne yazalım paşam" diye soruyor, iki kelime koparıp altını dolduruyorlardı.
Sınav esnasında sıralar arasında 'dogmatizm neydi oğlum' fısıldaşmaları başladı. Profesörün dogmatizmden kastı elbette din idi. Bu vesileyle Atatürk'ün 1937'de CHP programını anlatırken "Bu prensipler gökten indiği sanılan kitapların dogmalarıyla asla bir tutulmamalıdır" dediğini filan öğrendik. Bir maksada matuf sorudan elbette objektif kritik beklenemez.
Ancak Türkiye'nin değiştiği, iktidarın dönüştürürken dönüştüğü, örnek, ideal ve adil bir sistemin ortaya koyulamadığı, bazı yanlış politikaların muhafazakârların çocuklarını bile sekülerleştirdiği, dirence yol açtığı, militar dilin ve yabancı karşıtlığının Kemalizmi parlattığı bir gerçek.
Sosyal medyada Türkçe konuşan yabancı “stand up”çıların "Bizleşmiş Milletler" isimli sohbet programına denk geldim.
Senegalli Musti Kusti, Japon Yoshi Enomoto ve Amerikalı Jan Scott Forman Türk kültürünü ve Türkleşmeyi tartışıyor. Çok yerinde tespitleri var.
Musti Kusti diyor ki: "Benim belki de yıllar içinde kaptığım en Türk özellik, bilmiyorsam bile biliyorum demek. Ya da fikir vermeye çalışmak."
Adam tek kelimeyle bizim ülkeyi çözmüş. Bizim millet şu özelliği terk etse, her şey düzgün işleyecek.
Müzmin muhalif Erol Mütercimler diyor ki: "Bir büyükşehrin belediye başkanının danışmanı sıfatıyla dolaşan, geçmişte de televizyonculuk falan yapmış biri Sözcü TV'yi arayıp 'Erol Mütercimler'in programını kaldırın' demiş. Aynı kanallarda bulunduk. Bana abi diyen adam yahu. AKP'ye muhalif bir sürü konuşmalar yapıyorum, aynı şekilde MHP'ye. Onlar bile yıllar yılı bunu yapmadılar."
Ee günaydın!..
Kapitalizmle birlikte Türklerin özelliklerinde yozlaşma olmuş olabilir ama Türklükte bilmemek ayıp değil, öğrenmemek ayıptır.