Artan madde bağımlılığı nasıl önlenebilir?

Sesli Dinle
A -
A +
Doç. Dr. M. Burak Gönültaş
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Öğretim Üyesi
mburakgonultas2@gmail.com
 
 
Çocuklar ve gençlerimiz günümüz modern hayatında pek çok riskle karşı karşıyalar. Bu riskler kaçınılmaz olarak her ferde bir şekilde etki edebilir ama kötü alışkanlıkları olanlar için bunlar daha ciddi ve olumsuz sonuçlara dönüşebilir. Bu kötü alışkanlıkların başında ise uyuşturucu madde bağımlılığı gelmektedir ki, şahsın biyolojik, psikolojik ve sosyal iyilik hâline geri dönüşü olmayan zararlar vermektedir.
 
Uyuşturucu maddeler kişide psikolojik ve fizyolojik bağımlılık meydana getirir. Yani kullandıkça, daha çok kullanma isteği ve dozajı artırma ihtiyacı ortaya çıkar. Ayrıca bu maddeler kişinin irade ve muhakeme kabiliyetini negatif etkiler. Bu sebeple kullanılması tıbben -zorunluluklar dışında- uygun olmadığı gibi, hukuken de suç teşkil etmektedir. Bunların en sık bilinenleri, esrar, eroin, kokain, marihuana, afyon ve yapıştırıcı türevleridir.

UYUŞTURUCU KULLANIMI ARTIYOR

Uyuşturucu madde kullanımı ise maalesef her geçen gün artmaktadır. 2020 Avrupa Birliği Uyuşturucu Raporu’na göre, genç yetişkinlerde (15-34) en fazla esrar kullanımı varken, kullanım oranının bu grupta %15 civarında olduğu tahmin edilmektedir. Her sosyoekonomik seviyede kullanım görülebilirken, erkeklerde kadınlara göre daha yaygındır.

UYUŞTURUCU KULLANIMININ SEBEPLERİ

Uyuşturucu madde kullanımı ergenlikle birlikte ortaya çıkabilir. Uyuşturucu madde kullanan şahısların kullanma sebepleri içerisinde en çok öne çıkan etkenin, bozuk bir sosyal çevreye ve problemli akran gruplarına sahiplik olduğu söylenebilir. Çünkü uyuşturucuya ilk defa bulaşan fertler ilk denemelerinde arkadaşları tarafından maddenin tedarik edildiğini sıklıkla bildirmektedir.
 
Bunun yanı sıra bu gençlerde, olumsuz rol model tiplere özenti, kişilik, uyum problemleri ve stresli bir hayat sürecini (anne-babanın boşanma sürecinde olması gibi) tecrübe ettiklerini görüyoruz. Madde kullanan şahıslar, maddeyi duygusal ya da davranışsal bir sorundan kaçış için bir araç olarak görebiliyorlar. Bundan dolayı gençlerin duygusal ve davranışsal problemleri ile ilgili destek vermenin önemi ortadadır.
 
Madde bağımlılığı pek çok psikolojik, sosyal, ekonomik ve biyolojik problemleri beraberinde getiriyor. Madde kullananlar gitgide olağan sosyal etkileşimlerden uzaklaşırlar, toplumdan dışlanırlar, maddeye ulaşmak için daha fazla paraya ihtiyaç duyarlar ve bu durum başta hırsızlık olmak üzere uyuşturucu satma gibi suçları işlemenin önünü açabilir. Bunun dışında birtakım davranış değişiklikleri de kendini gösterebilir: Okula devamsızlık ve akademik başarıda düşüş, diğer madde bağımlıları ile etkileşimde artış, sık yalan söyleme, saldırgan davranışlarda bulunma, eve geç gelme ya da evden ayrı olunan saatlerin fazla olması, suça karışma, gündelik bakımda özensizlik, vücutta yara ve morluklar, hijyensiz ortamlarda bulunma ve hastalıklar kapma, sosyal ve psikolojik problemlerin ortaya çıkması.

AİLELERİN ROLÜ

Uyuşturucu kullanan gençlerin aile özelliklerine bakıldığında dikkat çekici noktalar mevcuttur: Ailesinin yanında kalmayan çocuklarda madde kullanımı daha yüksektir. Madde kullanan çocuklar genel olarak ailelerinden daha az destek gördüklerini düşünmektedir. Yani ebeveyn-çocuk arasında duygusal ve psikolojik bir uzaklık söz konusudur. Genellikle ailelerde güvenli bağlanma problemleri, kalitesiz çocuk-ebeveyn ilişkisi, çatışmalı ortam, ebeveynlerde madde kullanımı, ailenin sosyal destek problemleri yaşaması gibi özellikler öne çıkmaktadır.
 
Burada önemli bir başka özellik, duygusal şiddet ve istismarın yaşandığı aile ortamıdır. Çocuğunu dinlemeyen, kabiliyetlerini küçümseyen, kişiliğini zedeleyici ifadeler kullanan anne babaların çocukları daha risklidir. Ayrıca katı ya da çok gevşek disipline etme yöntemleri kullanma, anne-baba çatışmaları, şiddet ortamı ve boşanma safhaları, madde kullanan çocukların aile ortamlarında öne çıkan özelliklerden bir kaçıdır.
 
Böyle bir ortamda yaşayan çocuğun ev dışında problemli diğer kişilerle tanışma ve münasebete geçme ihtimali artmaktadır. Bu tür aile özellikleri, ferdin başta madde kullanımı olmak üzere kötü alışkanlıkları edinme süreçlerini hızlandırmaktadır.

ANNE BABALAR GEÇ FARK EDİYOR

Aileler çocuklarının madde kullandıklarını maalesef geç fark etmektedirler. Problemi görmezden gelme, kızma, “Çevre ne der?” korkusu, öfke, suçluluk duygusu, sosyal izolasyon ve utanç gibi reaksiyonlar vermektedirler. Geç fark etme ve problemi öteleme davranışları tedavinin gecikmesine ve maalesef başarısız olmasına sebep olabilir. Bağımlılık aile için hem maddi hem de manevi olarak önemli bir külfete yol açmaktadır. Bundan dolayı bağımlılığın sonuçlarına sadece bağımlı değil, ailesi de katlanmaktadır. Bu ailelerde düzen bozulur ve hatta bağımlı genç, kendi aile fertlerine de şiddet gösterebilir. Ailedekiler de çocuğunun madde bağımlılığından kendini sorumlu hissedebilir ve bu durum onlarda ciddi stres bozukluklarına yol açabilir.
 
Madde bağımlısı gencin davranışlarındaki değişimin fark edilmesi (ani davranış değişiklikleri, sürekli bir şey gizleme, para harcamada artış, evden eşyaların eksilmesi, arkadaş çevresinin değişmesi ve kriminal tiplerle takılması vs.) ne kadar geç olursa, tedavinin başarısı da o kadar azalmaktadır.

BAĞIMLILIK TEDAVİSİNDE ÇOK YÖNLÜ YAKLAŞIM

Bağımlılık tedavisinde önemli handikaplardan biri bağımlılığın bir hastalık olarak görülmemesidir. Uyuşturucu kullanımın tedavisi üzerine olan çalışmalarda sıklıkla bağımlılık sürecinin ve tedavinin aile ile birlikte ele alınması ve aileyi kapsayan müdahalelerin daha başarılı olacağı vurgulanmaktadır. Ancak, toplumda olduğu gibi bağımlılara yönelik hizmet veren profesyonellerde de bu kişilerin sosyal çevrelerine yönelik olumsuz algılar mevcut olabilmektedir. Bu durum bağımlılara yönelik tıbbi tedavi ile birlikte verilmesi gereken psikososyal müdahalelerin akamete uğramasına sebep olabilir.
 
Günümüzde madde bağımlılığı tedavileri ayakta ya da yatarak yapılabilmektedir. Ayrıca gündüz tedavi programları da vardır. Bu programların en önemli avantajı hastanın sosyal çevresinden kopmamasıdır. Hasta işine devam edebilir ve ailevi fonksiyonlarını yerine getirebilir. Ayrıca daha az masraflı ve damgalanma riski de azdır. Tedavide sadece bağımlı değil, ailesi de sürece aktif olarak katılır. Ekosistem perspektifi ile yaklaşım söz konusudur ki ailenin psikososyal gücünden faydalanılır ve sorumluluk paylaşılır. Grup faaliyetleri vardır. Bunlar terapik etkinlikler, uğraşı etkinlikleri, spor etkinlikleridir. Aileler de faaliyetlere katılır, özellikle ailelerin bilgilendirilmesi sağlanır. Ayrıca tedavi sonrası da hastaların destek gruplarına katılması sağlanır.

PEKİ, NELER YAPMALI?

Türkiye, Anayasa, taraf olunan milletlerarası sözleşmeler ve iç mevzuatlar çerçevesinde uyuşturucunun kullanılmasının önlenmesi ve tedavisine yönelik pek çok tedbiri ve müdahaleyi yerine getirmektedir. Bu problemle mücadele ile ilgili asli kurumların başında Sağlık Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı gelmektedir. Ayrıca Alkol ve Madde Bağımlılığı Tedavi Merkezleri (AMATEM) ve Türkiye Uyuşturucu ve Uyuşturucu Bağımlılığı İzleme Merkezi (TUBİM) gibi doğrudan hizmet veren birimler de bulunmaktadır.

ÜÇ KOLDAN MÜCADELE

Uyuşturucu bağımlılığı ile mücadele üç ana koldan yürütülürse başarılı olabilir: Önleme-güçlendirme, tedavi-rehabilitasyon, ceza adaleti müdahaleleri... Burada görüldüğü üzere önleme-güçlendirme ayağı en başta ve en önemli olanıdır. Çünkü temel mesele, ferdin madde kullanmasını-denemesini engellemektir. Önleme ve güçlendirme ile kastedilen, çocuk ve gençlerin maddeyi merak etmeleri ve denemelerine mani olmaya yönelik onların ve ailelerinin psikososyal yönden güçlendirilmesidir. Peki, önleme ve güçlendirmede hangi noktalara yoğunlaşılmalıdır?
 
Yukarıda ortaya konulan çerçeve doğrultusunda; önce gençler, ergenlik ve yetişkinliğe geçişin buhranlı süreçlerine yönelik psikososyal ve manevi açıdan güçlendirilmelidir. Sonra gençlerin kötü alışkanlıklara ve arkadaşlara yönelmelerini engelleyecek şekilde güçlendirilmesi lazımdır. Ebeveyn-çocuk münasebetini etkinleştirmek için ebeveynlerin güçlendirilmesi de önemlidir. Önleme ve tedavi süreçlerinde bulunacak profesyonellerin bağımlılara yönelik olumsuz bakışlarını önleyecek şekilde güçlendirilmesi, bağımlılıkla mücadele için olmazsa olmazdır.

BİRİMLERE İHTİYAÇ VAR

Bu yönde çocukların ve ailelerin bağımlılıkla alakalı risk durumlarını takip edecek ve psikososyal açıdan güçlendirecek şekilde sosyal ve psikolojik odaklı müdahaleleri benimsemiş birimlerin kurulmasına ihtiyaç vardır. Bu birimler, okullarda rehberlik servisleri ile birlikte çalışabilir ve özellikle çocuğun okul dışında kalan sosyal çevresi, yani ailesi, arkadaşları ve muhiti üzerinden risk değerlendirmeleri yapabilir. Okul dışında da çocukların ve ailelerinin yukarıdaki sacayakları çerçevesinde güçlendirilmelerine yönelik müdahaleler geliştirilebilir. Böylece çocuklarımızın ve gençlerimizin uyuşturucu başta olmak üzere suça karışma gibi illetlerden daha etkili korunması sağlanabilir.
UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Kemal korucu25 Eylül 2024 13:06

Harika bir makale olmuş ağzınıza yüreginize sağlık sayın hocam