Ahmet Fehim
Hukukçu Yazar
Nafaka ve mal rejimi konusu aslında iki madde ile çözülecek konulardır. Bunun sağlanabilmesi için, yürütmenin açık iradesi lazımdır. Türk kültürüne bütünüyle aykırı olan bu düzenlemelerin yeniden yazılmasını, bu maddelerin bütün olarak kaldırılmasını ve yeni düzenlemenin ise çok sade olması gerektiğini düşünmekteyiz.
Türkiye’de Aile Mahkemeleri’nde ortalama yıllık 300 bin dava dosyası bulunmaktadır. Eşler ve çocuklar ile birlikte yıllık en az 1 milyon 500 bin insanı alakadar eden bir dava ilgilisi ile karşı karşıyayız.
Medeni Kanun’da yeni yapılacak düzenlemelerde, birinci amaç ailenin korunması olmalıdır.
EYT’den emekli olan Ali beyin canı çok sıkkındır. Bu yüzden Üsküdar sahiline iner ve Kız Kulesi’nin karşısındaki banka oturur. Sarayburnu’na doğru dalar gider. Yanına oturan otuzlu yaşlardaki Polat beyin oturduğunu görmez bile...
Polat ise nişanlısı Elif ile buluşmak için gelmiştir. Elif’le her zaman oturduğu banka EYT emeklisi Ali beyin dalgın dalgın oturduğunu görünce, sesini çıkarmadan bekler.
Biraz sonra avukat Elif hanım da gelir. Ali bey, hâlâ ne Polat’ın ne de Elif’in farkındadır.
Polat, bu esnada oradan geçmekte olan çaycıdan üç ay çay ve üç simit satın alır. Birini kendisi alır, birini Elif’e verir. Birini de Ali beyin yanına koyar. Sonra da Ali beye seslenir: Hemşerim, ne o Karadeniz’de gemilerin mi battı?
Ali bey bir anda kendisine gelir; yanında Polat ve Elif’i görünce şaşırır.
Ali bey: Kusura bakmayın, sizin aşk bankınıza mı oturmuşum. Bana müsaade, diyecek olur. Lakin, Polat müsaade etmez.
Polat: Anlat bakalım, senin bir derdin var anlaşılan. Ben Polat ve avukat Elif hanım burada. Sana yardımcı olalım.
Ali bey gözlerine ve kulaklarına inanamaz. Önüne konulan simitten bir parça koparır ve çaydan bir yudum içer. Sonra da anlatmaya başlar: Yaşamak zor. Evlenmek zor. Anladım ki, boşanmak hepsinden zormuş Polat bey.
Polat: Boşanmak mı?
Ali bey: Evet, bir firmada güvenlik görevlisi olarak çalışıyordum. Yaşım kırkı geçmişti. Ekonomik sebeplerle evlenememiştim. Bu sırada EYT hakkı çıktı. İş yerim, beni emekli etti ve toplu bir de para verdi. Bu para ile evlenelim dedik. İş yerindeki müdürüm, benim bir yeğenim var. Onun da yaşı otuzu geçti. Sizi evlendirelim dedi. EYT’den aldığımız toplu paraya, biraz da borç katıp “borç harç” evlendik.
Polat: Ne iyi ya, hayırlı bir işe sebep olmuş müdürün.
Ama Ali bey menfi cümlelerle devam eder konuşmaya: Bir yıl sonra üst üste gelen zamlar sebebiyle emekli maaşı yetmemeye başladı. Aylık on beş bin lira emekli maaşı alıyorum. Her gün evde sözlü münakaşa çıkmaya başladı. Bu arada babam vefat etti. Ondan kalan para ile bir araba aldım. Hanım “Ev alacaksın!” dedi. Arabayı sattım. Bankadan da para çektim. Borçlandım, bir oda bir salon bir ev aldım.
Elif “Başınızı sokacak bir yeriniz olmuş. Ne güzel” diye araya girer.
Ali bey bu defa dehşet uyandıracak şeyler anlatmaya başlar: Eşim, bundan sonra, tuttu benim aleyhime geçimsizlikten boşanma davası açtı! İki de şahit buldu, eşim bana hakaret ediyor diye. Mahkeme, ilk celsede bizi boşadı. Aylık beş bin lira yoksulluk nafakasına hükmetti. Ömür boyu ödeyecekmişim. Babamdan kalan para ile ev aldık ya, onun da yarısını hanıma verdiler. Mal ortaklığı diye... “Aile konutu” dedi eşim ve savcılığa müracaat ederek beni evden çıkarttı. Şimdi ayda beş bin lira yoksulluk nafakası ödemek zorunda olan, evi de elinden gitmiş, yuvası yıkılmış bir vatandaş olarak sokakta kaldım. Ben de buraya geldim. Düşünüyorum, “Ne yapmalıyım?” diye. Bu adalet mi Polat bey? Elif hanım, siz söyleyin, bu adalet mi?
Elif hanım ve Polat bey, adamın durumuna çok üzülürler. Polat Elif’e, Elif Polat’a bakar.
Elif “Sakın ha, gidip kadının gırtlağını sıkayım deme. İşin hukuki çözümü Meclis’ten geçiyor. Sonra gazetelere manşet olursun. Polat bunu da yaptı derler” der.
Bütün bunlar kurgu olsa, aslında yüz binlerce gerçek hikâyeyi yansıtıyor…
Zira, Medeni Kanun’un 202 ila 281. maddeleri, Türk ailesi için öngörülen mal rejimi anlatılmıştır. Yine Türk Medeni Kanunu’nun 161. madde ve devamında boşanma ve 171 ve devamında da tazminat ve nafaka hükümleri düzenlenmiştir. Türk kültürüne bütünüyle aykırı olan bu düzenlemelerin yeniden yazılmasını, bu maddelerin bütün olarak kaldırılmasını ve yeni düzenlemenin ise çok sade olması gerektiğini düşünmekteyiz.
Türkiye’de Aile Mahkemeleri’nde, her yıl artan sistemle, ortalama yıllık 300 bin dava dosyası bulunmaktadır. Eşler ve çocuklar ile birlikte yıllık en az 1 milyon 500 bin insanı alakadar eden bir dava ilgilisi ile karşı karşıyayız. Son beş yıl itibarıyla, bu sayıların dava itibarıyla 1 milyonu geçtiğini ve ilgili kişi sayısının da 5 milyonu aştığını düşündüğünüzde, toplumun büyük bir bölümünü ilgilendiren bir konuyu yazmaktayız.
Bunun için kurulan mahkeme binaları, istinaf mahkemeleri ve Yargıtay Dairelerini de hesaba kattığımızda, ekonomik olarak, Bakanlık için büyük bir külfet olduğu ortadadır. Mal rejiminden kaynaklı kavgaları, bunun sonucu olan boşanmaları, aile kavramının yozlaşmasını, sadakat yemini eden eşlerin mal rejimi ve nafaka hükümlerinden dolaylı her şeye para gözlüğü ile bakar hâle gelmelerini temin eden bu düzenlemeler ortadan kaldırılmalıdır.
Hikâyemize dönersek…
Polat bunun üzerine sorar: Nasıl olur, bir yıllık evli adam, belki elli yıl daha yaşayacak olan bir kadına, yoksulluk nafakası ödeyecek. Hem de adamın emekli maaşı on beş bin liranın üçte biri olan beş bin lirayı yoksulluk nafakası olarak ödeyecek. Adam sokakta kalmış; evi yok, barkı yok. Bu adam kalan on bin lira ile ne yapacak? Bu adaletsizlik!
Bunun çaresi, Medeni Kanun’da yeni yapılacak düzenlemelerde, birinci amacın ailenin korunması olması gerekmektedir. Bunun için de insanın fıtratına uygun düzenlemelere yer verilmelidir.
Evin nafakasını temin yükü, erkeğin üzerindedir. Bu konu açık madde olarak yazılmalıdır. Erkek, eşinin, çocuklarının, muhtaç durumdaki annesinin ve babasının nafakasını temin etmelidir. Burada anne ve babaya özellikle dikkat çekmek istiyoruz. Böylece, anne ile hanım arasında sıkışan erkek evlat, kanunen rahatlatılmalıdır. Keza, anne ve babaya hürmet kültürümüz, bakım kültürümüz kanuni olarak düzenlenmelidir.
Nafaka konusuna açıklık getirilmelidir. Bunun için çok kısa bir nafaka metnini burada arz etmek isterim.
Mesela; Medeni Kanun Madde X: NAFAKA
“Ailenin nafakasını temin etmek erkek eşin görevidir. Anne ve babasının muhtaç olmaları hâlinde, onların da nafakasını temin etmek görevi erkek evlatlardadır. Nafaka; mutfak, giyim, eğitim, binek, konut, sağlık, seyahat ve kültürel masrafların tamamını kapsar.
Kız evladı evlenene kadar baba, kızın nafakasını temin ile görevlidir. Erkek evladın ise üniversite dahil öğretim hayatı boyunca nafakasını karşılamak babanın üzerindedir.
Boşanma hâlinde, kadının ekonomik durumu ne olursa olsun, erkek, bir yıl süre ile kadının nafakasını karşılamak zorundadır. Bir yıl sonra nafaka ilişkisi sona erer. Kadına ait olan ziynet ve diğer eşyalar ile kadına ait her türlü varlığın evlilik süresi içinde erkek tarafından alınıp, nafaka için dahi kullanılması hâlinde de boşanma sırasında erkek, bunların bedelini, kadına ödemek zorundadır.”
Yine hikâyeden devam edelim…
Ali bey: Elif hanım babamdan kalan miras ile aldığım ev elden gitti. Yok efendim. Önce araba almışım. Arabadan sonra ev almışım. Bu paranın değerlendirilmesi ile elde edilen mallara da eşler ortakmış. Böyle bir anlayış ile evlilikler sürer mi? Nereye kadar devam eder. Ailenin kökünü bu kanunlar dinamitliyor.
Medeni Kanun’da hâlen, mal ayrılığı, mal birliği, edinilmiş mal ortaklığı rejimi gibi rejimler bulunmaktadır. Ancak aksi yazılı olarak kararlaştırılmadıkça mal ortaklığı sistemi getirilmiştir.
Kadını koruma maksatlı getirildiği iddia edilen bu rejimden sonra boşanma davalarında patlama yaşanmıştır. Ölümlerde rakamlar korkunç yükselmiştir. Aile Mahkemelerinde dosya sayıları yıllık ortalama 300 binlere çıkmıştır. Demek ki, bu rejim beklenen sonucu vermemiştir. Veremezdi de. Çünkü bu rejim, insan doğasına aykırı bir sistemdir.
Evlilik bir güven işidir. Hangi evlenecek eşler, ilk yuvalarını kurarken, mal ayrılığı rejimini yazılı olarak imzalayalım der. Her şey ikimizin gözüyle bakar.
Evlilik süresi içinde, özellikle erkek, ticari hayatın getireceği olumsuzluklardan etkilenmemek için varlıklarını ya eşleri üzerine veya güvendikleri birilerini üzerine yapmaktadırlar. Boşanma hâlinde ise bunlar büyük bir problem olarak karşımıza çıkmaktadır. Uygulama da böyledir.
Hâlbuki bu hükümler kadını korumamaktadır. Mal ayrılığı rejimi olsa idi o zaman kadın üzerine olan mallar, zaten kadının olacağı için asıl kadın korunmuş olurdu.
Öyleyse mal rejimi sistemi de yeniden yazılmalıdır. Şöyle ki;
Mesela; Medeni Kanun Madde X: MAL REJİMİ
“Eşler arasında mal ayrılığı sistemi geçerlidir. Kadının üzerine olan mal kadının, çocuğun üzerine olan mal çocuğun, anne ve babanın üzerine olan mal, anne ve babanındır.”
Sonuç olarak, nafaka ve mal rejimi konusu aslında iki madde ile çözülecek bir konudur. Bunun sağlanabilmesi için, yürütmenin açık iradesi lazımdır.
İnsan fıtratına uygun olan bu maddelerin kabulü ile, mahkemelerdeki mal rejimi davaları ve nafaka davaları tümü ile neredeyse sona erecek ve Aile Mahkemeleri’nin, İstinaf Mahkemeleri’nin ve Yargıtay’ın yükü azalacak ve devlete maliyeti ise daha az olacak bir çözüme kavuşulacaktır.
Dönelim hikâyeye…
Ali bey: Bu kanun çıkacak da biz de bunu göreceğiz. Nerede? Partiler oy kaygısı ile bu kanunu çıkarmazlar. Biz de böyle sokakta kalakalırız. Sonra da kafayı yeriz. Kafayı yiyen adam ne yapar Elif hanım?
Polat: Ali bey, durumunuza çok üzüldüm. İsterseniz ben sizi bir eve yerleştireyim. İş vereyim. Elimden bu gelir.
Ali bey: Diyelim bunu yaptık. Benim problemim çözüldü. Benim gibi olan milyonların derdi ne olacak. Bunun için Elif hanım haklı. Polat bey, siz meşhur birisiniz. Lütfen bu derdimizi politikacılara söyleseniz de çözüm bulsalar. Muhalefete söyleseniz de onlarda buna destek verseler. Olaya tek yanlı bakmasalar. Sadece kadın hakkı deyip, kestirmeseler.
Polat: Bunu yapabilir miyim bilmiyorum. Ama, benim hukukçu yazar bir dostum var. Ahmet Fehim. Ona söylerim, bu konuyu bir makale olarak yazar ve gazetede yayınlanır. Yetkililer de görür, tedbir alırlar. Allah yardımcın olsun Ali bey ve nice Ali beyler.
Biz de buruda TBMM’ye sesleniyoruz: Ailenin korunması için, şu yoksulluk nafakasına hiç olmazsa bir yıllık sınır getirin. Mal ayrılığı rejimini getirin. Ali beylerin de yüzü gülsün ve adalet sağlanmış olsun. İlgili ve yetkililerin bilgisine arz ederiz.
Teşekkür ediyoruz Sayın yazarım.6284'ü de unutmayalım