"Gül gülse daim, ağlasa bülbül acep değül, Zira kimine ağla demişler kimine gül..." Şairler Sultanı - "Sultan-uş Şuara" Baki'nin yukarıdaki muhteşem beytini siyasete alet etmek gibi bir niyetim yok. Çünkü ben "Sanat sanat içindir" görüşüne taraftarım ve Divan edebiyatına da hakikaten meftunum!.. Ben sadece siyasi gerilimin toplumu esir aldığı bir ortamda; havayı yumuşatmaya katkıda bulunmak maksadıyla, bu edebiyat şaheserine müracaat ettim. Bunun altını kalın bir çizgi ile çizdikten sonra; esas meseleye gelelim. Cumhurbaşkanlığı seçiminde artık en güçlü aday belli olmuştur. Bundan sonraki süreç yalnızca prosedürün tamamlanmasıdır. Okuyucularımızın önemli bir kısmının da neredeyse ezberlemiş olduğu üzere; Anayasa'nın 102. maddesine göre, Cumhurbaşkanının seçilebilmesi için ilk iki turda Meclis üye tam sayısının üçte iki çoğunluğunu, yani 367 milletvekilinin oyunu alması gerekir. Bu olamadığı takdirde; üçüncü turda salt çoğunluk oyu, yani 276 milletvekilinin oyu ile seçilecektir. İlk tur seçimin yapılacağı 27 Nisan gününü beklerken; şimdiye kadar Cumhurbaşkanlığı seçimi konusunda yaşanan bazı tartışmalara temas temek istiyoruz. Evvela şunu belirtelim: bir önceki yazımızda da işaret ettiğimiz üzere; dün öğle saatleri itibariyle, yani Tayip Erdoğan'ın aday olarak Abdullah Gül'ün ismimi telaffuz ettiği andan itibaren Ana Muhalefet Partisinin, tabii bu takımın kaptanı olarak Sayın Baykal'ın kalesine müthiş bir siyasi gol atılmıştır. Bu tartışmasız bir gerçektir. Çünkü Sayın Baykal ve ekibi; son bir seneden beri, neredeyse bütün siyasi mesaisini Tayip Erdoğan aday olup Çankaya'ya çıkacakmış gibi bir politika sürdürmeye hasretti. Oysa dün öğle saatlerinden itibaren, Baykal ve CHP sözcüleri'nin konuyu başka mecralara saptırma gayretlerine rağmen; bu sonuç net olarak ortaya çıkmıştır. Daha önce de defaatle belirttiğimiz üzere; Baykal ve kendisi gibi uzun senelerdir siyasi arenada olan tecrübeli bir ekibin bütün yumurtalarını tek bir sepete koymak gibi bir yanılgıya düşmesi anlaşılır şey değil. Yazının başındaki güzel beyti, biraz daha hafızalara nakşetmek için dönüş yapalım: Bize göre, gülen ve ağlayan taraf çok net bir şekilde belli olmuştur. Bazı kürsülerde bülbül gibi şakıyanlar, dünden itibaren içten içe gözyaşı döküyorlardır herhalde. Onların tezgahlamak istedikleri bir çok oyun, boşa çıktı diye düşünüyoruz... Eğer ilk iki turda, Millet Meclisi'nde 367 veya daha fazla milletvekili toplantıya iştirak ederse; hukuku siyasallaştırmak isteyen bazı odakların hevesi kursaklarında kalır. Böylece, Türkiye gereksiz tartışmalar ve zaman kaybından da kurtulmuş olur. Bu arada bazı eski Meclis Başkanı, bakan ve milletvekillerinin pişmiş aşa su katma mahiyetindeki bildirilerine de değinmek gerekiyor. Bu değerli zevat şöyle garip bir ifade kullanıyor: "...Cumhurbaşkanlığı konusunda anayasada belirtilen şartlar tek başına yeterli değil!.." Haydaaa! Şimdi bunun neresini düzelteceksiniz?! 1982 Anayasa'nın ikinci maddesinde Türkiye Cumhuriyeti Devletinin, bir hukuk devleti olduğu yazılıdır. 11.nci maddede de, Anayasa hükümlerinin bağlayıcılığı ve üstünlüğü düzenlenmiştir. Devletin yasama, yürütme ve yargı organları ile diğer kurum ve kişilerin bu hükümlerle bağlı olduğu ifade ediliyor. Yani, bir hukuk devletinden bahsediyoruz. Ama bazıları hala aşiret devletinden dem vurmaya çalışıyor. Milli iradenin tecelligahı olan Millet Meclisi'nin güvenine mazhar olacak bir kişinin; elbette Anayasa'da belirtilen ve belirtilmeyen şartları haiz olacağı açıktır. Bu gerçek ortada iken, yeni tartışmalara zemin hazırlayacak söylemler geliştirmenin hiçbir gereği ve anlamı yoktur. Bir de "Seçim sandığından her zaman doğru karar çıkmaz..." diyerek, demokrasinin ruhuna aykırı laflar eden bazı avukatlar var. Bunlardan biri de baro başkanı filan... Bu arkadaşlar, demokrasinin sağladığı özgürlük ortamında görüşlerini açıklayıp, mitingler filan yapsınlar. Ama; bir de demokrasinin özde ne demek olduğunu anlamaya çalışıp, son sözün millete ait olduğu gerçeğini hazmederlerse çok iyi olur. Çünkü demokrasi ve hukuk laflarını sözde kullanmak yeterli olmaz, bir de özde kavramak gerekir...