Türkiye'de ne hikmetse, siyasi havanın ara sıra da olsa biraz düzgün gitmesi bazılarının işine gelmiyor. Ve derhal bu havayı gerecek bir şeyleri bulabiliyorlar. Son haftalarda, özellikle AB yolunda kaydedilen müsbet gelişmeler ve ekonomideki nisbi rahatlama, birilerinin keyfini kaçırmış olacak ki, dün aniden ortalık toz dumana büründü... Sebep? Sebep klasik ve hiçbir zaman değişmez cinsten! "Laiklik tehlikede... Yani rejimi değiştirmek istiyorlar!" sloganıyla özetlenecek cinsten. Peki bu durumu tetikleyen neydi? Diyanet İşlerine 15 bin kadro tahsis edilmesini öngören bir kanun tasarısı... Seçimlerden bu yana alternatif politika üretmekte zorlanan ve hükümetin icraatı karşısında ciddi bir muhalefet yapamamanın sıkıntısını yaşayan CHP, mal bulmuş mağribi konunun üstüne atladı ve o bildik üslubu ile Ankara'yı birbirine kattı. Evet, CHP'ye göre bu, "Laiklik karşıtı din referanslı bir kadrolaşma hareketi" idi. Hatta CHP'li Ali Topuz çok garip bir şekilde: "Allah Türkiye'yi korusun" diyerek, Diyanet'e imam kadrosu verilmesinin yolaçacağı felakete karşı dua etti!.. Bazılarınca unutulmuş olma ihtimaline karşı hatırlatalım; Bu "Din referansı" tabiri, Tayyip Erdoğan'ın yıllar önceki bir konuşmasında kullandığı "Referansım İslamdır" ifadesine bir göndermedir... Sanırsınız ki, Diyanet İşleri Başkanlığı adı altında anayasal bir kuruluş yokmuş da, AK Parti iktidarı sıfırdan ve yeni bir şey ihdas ederek dini bir kadrolaşma harekatı başlatmış. Oysa gerçek durum tamamen başka. Herkes biliyor ki, Türkiye'de çeşitli bakanlıklar nezdinde tahsisi yapılmış, ama ataması yapılmamış yani boş tutulan yüzlerce, binlerce kadro var. Nitekim Maliye Bakanı Kemal Unakıtan da açıklama yaptı. Dedi ki: " İsteyen istediği kadar kadro alsın. Vizesini biz vermedikçe hiçbir anlamı yoktur..." Ve ilave etti: "Bu sene, olur vereceğimiz 35 bin kadro içinde, Diyanet'in payı sadece 100'dür!" Ama koparılan vaveylaya bakılırsa, Diyanet'in 1600 kişilik talebine karşılık 15 bin kadro verilmişti! CHP ile aynı dili konuşan Eğitim-Sen Başkanı da hemen fırsatı değerlendirdi(!), dedi ki; "Türkiye'de öğretmensiz okullar, doktorsuz hastahaneler dururken, hükümet sadece imam atıyor. Bu kamusal alanın imamlaştırılmasıdır..." Haydaaa!.. Siyaset literatürüne yeni bir katkı. "Kamusal alanın imamlaştırılması..." Çık çıkabilirsen işin içinden. İşte malum zihniyetin bilgisizlik ve cahillikle birlikte kötü niyetli yaklaşımının da takviyesiyle, zihinleri bulandıracak içi boş bir söylem. Daha önce başörtüsü için yersiz şekilde ortaya atılan kamusal alan şimdi de "İmamlaşma" gibi bir garabetle karşı karşıya. Cahillik insana çok komik şeyler de yaptırıyor. Ortadaki gerçeklere rağmen konu nerelere çekiliyor!.. Peki gerçek neydi? Diyanet'ten sorumlu devlet bakanı Mehmet Aydın açıklıyor; "Nüfus artışına rağmen 1991 yılından beri Diyanet'e tek bir kadro bile verilmemiş. 1997'de 16667 kadro talebi yapılmış, talep Plan ve Bütçe Komisyonundan geçmiş, ama araya seçimler girdiği için kanunlaşamamış. Şimdi yapılan ise, 1667 boş kadronun doldurulması ve 1997'deki durumun, (yani talebin) yenilenmesidir." Ve ilave ediyor; "Çok acil ihtiyaç için Başbakanlıktan 500 kadro talebinde bulunduk. Bunu bile alabilirsek kendimizi şanslı sayarız." O şans olmayacak galiba. Çünkü Maliye Bakanı 100'e indirdi!