‘Siyaset ve terör ağaları...'

A -
A +

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'un, bayram dolayısıyla bazı sınır karakollarına yaptığı ziyaret sırasındaki açıklamaları; öyle anlaşılıyor ki, epeyce tartışma konusu olacak... Bunun da sebebi konuşmasında kullandığı bazı çarpıcı ifadelerdir. Bu köşenin müdavimleri bilir: Sürekli olarak, askerin kendi görev alanı dışına taşacak veya bazılarınca taşırılmaya çalışılacak söylem ve eylemlerden kaçınması gerektiğini hatırlatmaya çalışıyoruz. Ancak Türkiye'de, askerin geçmişten bugüne uzanan fonksiyonu ve bundan kaynaklanan derin etkisi sebebiyle, ülkemizin sivil siyaset-asker, güvenlik ve savunma alanındaki karşılıklı ilişki ve etkileşimi, henüz gelişmiş demokratik memleketlere benzer bir noktada değil. Bu yüzden de, askeri cenahtan gelen her açıklama, ister istemez siyasi ortamı doğrudan etkileme özelliğine sahip. Bu kabil açıklamaları, askerler bazen bilerek ve isteyerek, kendi konumlarını muhafaza veya daha da güçlendirme maksadıyla yapıyor. Kimi zaman da, normal görev çerçevesi dahilinde yapılan açıklamalar dahi, askerin konumu ve mevcut siyasi ve psikolojik atmosfer dolayısıyla, hiç gereği yokken çok farklı mecralara çekilebiliyor. Şimdi Sayın Başbuğ'un son açıklamalarına baktığımızda, esasen bu son durumu görüyoruz. Yani bölgenin sosyal ve ekonomik durumunu gerçekçi şekilde tahlil etmeye yönelik bir beyan. Söylenenler, hakikaten bugüne kadar o bölgede cereyan etmiş hadiselerin bir özet hikayesi. Ve bunlar ilk defa da seslendirilmiyor. Daha önce yüzlerce, binlerce kez siviller tarafından da dillendirildi. Ama konumu icabı, Org. Başbuğ aynı şeyleri tekrarlayınca, yansımaları bir hayli farklı oluyor... Doğrudur, geçmişte Doğu ve Güneydoğu Bölgelerinde, halk ağalardan ve ağa-yı mütegallibelerden çok çekti!.. Ağalık düzeni, bu memlekette henüz tam olarak sona ermemişse de, eskisi kadar güçlü ve etkili değil. Alanı son derece daralmıştır. Fakat bu düzenin aşiret ilişkileriyle siyasi platforma taşınması hâlâ Doğu ve Güneydoğu'da çok etkili. Yani siyaset ağalığı, ülkenin kaskatı bir gerçeğidir. Ve sadece Doğu ve Güneydoğu ile de sınırlı değildir. Zira, sadece bu bölgelerde var olan ve toprak düzeni ile ilişkili, feodal yapıya benzer yapıdan kaynaklanan değil; bunun dışında mesela sendika ağalığı veya meslek odaları vs. teşkilatlardan doğan ağalık düzeni de söz konusu. Ve bunu rahatlıkla siyasete, siyasi güce tahvil eden bir çark var... Bu manada Sayın Başbuğ'a katılmamak mümkün değil. "TERÖR AĞALARI" ifadesine gelirsek... İşte bu kavram, gerçekten çok önemli. Otuz yıldır halkımızı kan ağlatan terör belasının en büyük destekçileri bu terör ağalarıdır. Peki kimdir bunlar? Yani terör ağalarını nasıl tanımlayacağız? Özün özü ifadesiyle, "terör ağaları"; terörden menfaat elde eden, nemalanan; terörün devamında yararı ve çıkarı bulunan ve bu yüzden de terör ortamının sürmesi için her türlü kirli tezgahı çeviren, terör ortamına doğrudan ve dolaylı olarak her türlü desteği verenlerdir. Peki bunların içinde kimler var? Kimler yok ki!.. Uyuşturucu tacirinden silah tüccarına, bölgenin rantını yiyen kimi ağalardan, spkülatörlere, rant müteahhitlerine; bu kirli düzene bir şekilde dahil olan ve oradan beslenmeye başlayan kimi emekli, hatta bazen muvazzaf askerlere, emniyet mensuplarına, bürokratlara vs. vs. pek çok değişik meslek ve mensubiyetlerden insanın varlığı maalesef bir acı gerçektir. Şayet terör ağalarının çarkına, esaslı şekilde çomak sokulabilirse, sorun daha kolay çözülebilir.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.