Tarihin akışında her senenin, içinde barındırdığı hadiseler sebebiyle kendine göre bir önemi ve özelliği vardır... 2024 yılında, başka hiçbir şey yaşanmasa dahi, Suriye’deki zalim rejimin yıkılmış olması tek başına yeter!
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan’ın, 2024 yılı dış politika değerlendirme toplantısında, telaffuz ettiği şu cümlenin altını kalın bir çizgi ile çizelim: “2024’ü özel kılan şüphesiz Suriye’de yaşanan gelişme…” Evet, başka hiçbir şey olmasa bile, 2024’ün bitiminde; Suriye’de altmış bir yıl boyunca milyonlarca insanın kanına giren, Baas rejimi ve Esad ailesinin 54 yıllık diktasının sadece on iki gün zarfında hâk ile yeksan olması, Fidan'ın sözünü tasdik ediyor! Gerçekten 2024’ü özel kılan bu tarihî gelişmedir ve Suriye’de Fidan’ın ifade ettiği üzere yeni bir hikâye başlıyor. Suriye halkı yeni bir hikâye ile karşı karşıya. Dileriz altmış bir yıllık karanlık dönemin sonrasında, Suriyeli kardeşlerimiz için yepyeni ve aydınlık bir devir hüküm sürer… Suriye halkının zalim rejimden kurtulmasının üzerinden sadece bir ay geçti. Bu bir ay zarfında, Suriye coğrafyasındaki zorlu hayat şartları ve kanlı rejimin geride bıraktığı enkaz içinde, devam ettirilmeye çalışılan hayatlar, her şeye rağmen çok neşeli ve ümit verici. Haberlerde izliyoruz, Şam’da Emevi Meydanı'nda; Halep’te, düne kadar bölücü terör örgütünün kâbus gibi insanların tepesine çökmüş olduğu Membiç’te, artık korku ve endişe yerine ileriye dönük ümit ve sevinç dalgaları yayılıyor. Bakan Fidan 2025 yılında da önceliğin Suriye olacağını duyurdu ve Türkiye’nin bu vadide harekete geçtiğini ifade etti. “Türkiye’nin dış politikasındaki ana eksenin refah ve barış olduğuna” dikkat çeken Fidan; “2011’den beri sürdürdüğümüz politikamızda hakkı, adaleti savunduk. Bugün tarihin doğru tarafında yer almanın haklı gururunu yaşıyoruz” derken, hâlâ daha doğru tarafın hangisi olduğu konusunda, kafası karışık durumdaki muhalefete de gerekli göndermeyi yapıyordu… AK Parti’nin Denizli İl Kongresinde konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan da, aynı minvalde, Halep Kalesi'nde dalgalanan Türk bayrağından CHP’nin niye rahatsızlık duyduğunu soruyordu… Halep Kalesi burcuna asılan Türk bayrağından rahatsız olan bir diğer siyasi adres de DEM Parti idi. CHP’nin yolunun kimle ve nerede kesiştiği yeterince dikkat çekici değil mi?
“Suriye sahasının terörden arındırılması 2025’in temel faaliyeti olacaktır” diyen Fidan, sınırda sözüm ona ‘Rojava için nöbet tutmaya’ devam eden DEM Parti’nin eş genel başkanı Tülay Hatimoğulları ve şürekâsının yarasına bir nevi tuz basıyordu! Sayın Fidan, terörle en etkili mücadeleyi Türkiye’nin yaptığını, bu konuda kararlı olduğunu ve bölgedeki terör örgütleri için yolun sonuna gelindiğini üzerine basa basa tekrar ilan ederken, birileri hâlâ daha Suriye’nin Kuzeydoğusunda farklı arayışlar içinde. Bir gün ABD’ye bir gün onun arkasına sığınan Fransa’ya yalvararak, sınıra asker gönderilmesini istiyor terör örgütü. PKK/YPG’nin sözde dış ilişkiler sorumlusu İlham Ahmet, bölgesel ve küresel güçlerin himayesini sağlamaya çalışıyor. Daha önce Fransa’dan “Buçuk ülke” diye bahseden Hakan Fidan, dünkü basın toplantısında, açık açık Fransa’yı Amerika’nın arkasına sığınmakla itham etti ve bu ülkeyi ciddiye almadıklarını belirtti. Dışişleri Bakanının bu okkalı sözü, Elize Sarayı'nın duvarlarında fena hâlde yankılanmıştır elbet… Kendi içinde bin türlü sıkıntıyla yüz yüze bulunan Almanya ve Fransa, bir de hâlâ PKK/YPG terör örgütünü arkalamaya çalışıyor. Nafile çabalar bunlar… “Terörsüz Türkiye hedefi Allah’ın izniyle gerçekleştirilecektir.”
Evet, 2024 yılının en çarpıcı gelişmesi Suriye’deki kanlı rejimin yıkılması ve bunun son Firavunu olan Beşar Esad’ın kuyruğunu kıstırıp Rusya’ya kaçmasıdır. Lakin 2024’te başka çok önemli ve yakıcı hadiseler de cereyan etti… En başta, 7 Ekim 2023’te başlayan İsrail katliam ve soykırımı, 2024’te de hız kesmeden devam etti. Ne yazık ki, dünya bu vahşeti seyretmekten başka bir şey yapmadı! Ve Gazze halkından çoğu çocuk ve kadın olmak üzere elli bine yakın insan katledildi. Gerçek rakamın bunun çok üzerinde olduğu belirtiliyor. Çünkü binlerce kayıp kişi var. Yüz bin kişiden fazla insan da, Siyonist terörist İsrail devletinin; ABD, Almanya ve başka Batı ülkelerinden aldığı korkunç bombalarıyla, kolu bacağı kopmuş, vücudunun her tarafı şarapnel parçalarıyla şerha şerha yarılmış vaziyette ölümcül raddede yaralı. İşin daha da korkunç tarafı, terörist İsrail, bu yaralıların tedavisini yapmaya çalışacak hiçbir hastane de bırakılmadı. İnsanlık tarihinin daha önce hiç görmediği bu vahşetin başyardımcısı ve iştirakçisi, şüphesiz başkanlık koltuğunda son günlerini doldurmaya çalışan Joe Biden'dır!.. İktidarının son günlerinde iki şey yaptı bu mental olarak bunalmış olan kişi. Çeşitli suçlara karışmış olan oğlunu affederek, kanun yolunun önünü tıkadı. Bir de İsrail’e verdikleri yetmiyormuş gibi sekiz milyar dolarlık bir askerî yardım paketi daha sundu. Joe Biden Rusya-Ukrayna savaşını körükleyerek, bir dünya savaşına kapı aralayabilecek şeytani hareketin baş muharriki oldu. Bununla övünebilir. Bir de gönüllü Siyonist olarak İsrail’in Gazze’deki soykırımına arka çıkmasının günahını sırtında taşıyabilir. Bu karnesiyle Biden, insanlık tarihinin kara lekelerinden olan bir devrin önde gelen sorumlusu olarak anılacaktır. Zalimler zulmüyle ve elbette nefretle anılır. Zulüm payidar olmaz. İnanıyoruz ki, Filistin Halkı da Suriyeli kardeşlerimiz gibi, çok uzak olmayan bir gelecekte, Siyonist İsrail ve Amerikan zulmünden kurtulacaktır.
İsmail Kapan'ın önceki yazıları...