23. yaş gününde AK Parti’nin siyasi konumu

A -
A +

AK Parti, Türkiye Cumhuriyeti siyasi tarihinde, elde ettiği başarılarla “Hâkim Parti” konumuna yükselebilmiş tek partidir… 22 yıllık iktidar performansı bu başarının kaynağıdır. Elbette yapamadığı şeyler de var!

 

 

 

Türkiye’de merkez sağ yelpazede siyaset yapan ve o merkezi hakkıyla doldurabilen Demokrat Parti; Adalet Partisi, Anavatan Partisi ile Adalet ve Kalkınma Partisi, benzer serüvenleri yaşamıştır… Bu açıdan siyaset sosyolojisi alanında iştigal edenler için namütenahi malzeme vardır!.. Tek Parti döneminin otoriter karakterine bir tepki olarak siyaset sahnesine güçlü şekilde çıkan Demokrat Parti, maalesef faşist bir askerî darbe ile bertaraf edildi. DP’nin kuruluş döneminde yaşadığı siyasi zorluklar, AK Parti ile çok benzeşir. 7 Ocak 1946’da, Tek Parti Sisteminin artık son demlerine geldiği bir tarihte kurulan DP; aynı yıl 21 Temmuz  “Şaibeli” seçimlerinde çoğunluğu elde edemedi. Edemedi, çünkü o seçimler bildiğiniz gibi değildi. Yani bugünkü uygulamanın tam tersine açık oy gizli tasnif (sayım) esasına göre yapılmıştı! 1946 seçimleri, hâlâ daha “ucube seçimler” olarak tanımlanır ve öylece hatırlanır… Dört sene sonra, 14 Mayıs 1950’de, DP gerçek bir halk hareketi ile iktidarı ele almış ve 1954 ve 57 seçimlerini de kazanıp tek başına on yıl ülkeyi yönetmiş, o dönem için fevkalade reformları hayata geçirmiştir. Şayet 27 Mayıs Faşist Darbesi olmasaydı, acaba Türkiye bugün ne durumda olurdu?.. 27 Mayıs Darbesine halk ilk fırsatta, 1965 seçimlerinde gerekli tepkiyi gösterdi ve Adalet Partisini tek başına iktidar yaptı. Ne var ki, AP önce 12 Mart Muhtırası, daha sonra da 12 Eylül Darbesi sebebiyle, halkın sandıkta verdiği iktidar görevini bihakkın yerine getirme imkânı bulamamıştır.

 

12 Eylül 1980 darbesine, Türk halkı yine kendisinden beklenen tepkiyi vererek, askerlerin kurduğu ve destek verdiği partiyi (MDP) değil, Anavatan Partisini iktidar yapmıştır. Merhum Turgut Özal’ın siyasi ve ekonomik dehasıyla, Türkiye on yıl içinde, gerçek manada bir değişim (Merhum Özal buna transformasyon diyordu) yaşadı. Ancak vesayet odaklarının baskı ve sınırlamaları ülkenin kalkınmasında daimî bir ayak bağı idi…  Rahmetli Özal bu müdahaleleri kökünden kaldırmak üzere, Cumhurbaşkanlığını bırakıp yeniden aktif siyasete girmek için çalışmalar başlattı. Velakin buna ömrü yetmedi. 1993-2002 dönemi, siyasi istikrarsızlık ve ekonomik buhranlarla geçti ve bu dönemde Meclis’te yer alan beş siyasi parti (DYP, MHP, ANAP, Saadet Partisi ve DSP), 3 Kasım 2002 seçimlerinde baraj altında kaldı. Tek başına bu gelişme dahi, halkın siyasete karşı taşıdığı düşüncelerin ne derece keskin olduğunu bize anlatıyor. Bu seçimlerde, yaklaşık bir buçuk yıl önce kurulmuş olan Adalet ve Kalkınma Partisi ile birlikte, yalnızca bir önceki seçimlerde (1999) baraj altı olan CHP Parlamentoya girebilmişti… 3 Kasım 2002 seçimlerini (yüzde 34,5 oy oranı ile) kazanan ve Parlamento’da büyük çoğunluk elde eden (363 vekil) AK Parti, aralıksız olarak o günden beri Türkiye’yi büyük bir dirayetle yönetiyor. Evet, "büyük bir dirayet" ifadesini bilhassa kullandım. Zira AK Parti iktidara geldiğinde, Türkiye Cumhuriyeti Devletinin kuruluşundan beri hüküm süren vesayet odakları, o güne kadar olduğu gibi, yine sivil iktidar üzerindeki kontrol ve baskısını devam ettirmek için her yola başvurdu…

 

Her şeyden önce, AK Parti’nin genel başkanı olan Recep Tayyip Erdoğan’a, seçimlere girme hakkı bile verilmedi… Onlara kalırsa, Erdoğan “Muhtar bile olamazdı…” Gelgelelim, netice vesayetçilerin beklediği gibi olmadı. Recep Tayyip Erdoğan’ın önüne serilen bütün engeller tek tek hükümsüz kaldı. Ve bugün tartışmasız şekilde, AK Parti’nin lideri ve Cumhurbaşkanı olarak, dünya siyasetinde önemli bir rol oynuyor… Bu arada, 28 Şubat Döneminin devamı niteliğinde, yaşanan pek çok siyasi krizi de hatırda tutmak lazım. 2007’de Abdullah Gül’ü Cumhurbaşkanı seçtirmemek için Anayasa Mahkemesi tarafından verilen absürt 367 kararı, askerî cenahtan gelen e-Muhtıra ve keza 2007 seçimlerinde daha yeni yüzde 48 oy almış iktidar partisi aleyhine açılan kapatma davası… AK Parti kapatılmaktan kıl payı kurtuldu. Siyasi, askerî, adli ve idari bütün vesayet odakları, âdeta ittifak hâlinde hareket ediyordu!.. 7 Şubat 2012’de MİT Müsteşarı’na karşı yapılan hamle, akabinde mayıs ayında başlayan Gezi olayları, aynı yılın sonunda 17-25 Aralık yargı darbesi teşebbüsü vs. vs... Ve nihayet 15 Temmuz 2016 ihanet kalkışması… Bunlar sadece bazı satırbaşları. İşte AK Parti bütün bu baskı ve antidemokratik müdahalelere karşı, kaya gibi durarak demokrasinin ülkeye yerleşmesi ve halkın iradesinin gerçek manada belirleyici unsur olmasını sağladı. AK Parti bir taraftan bahse konu zorlukları, tehditleri, engellemeleri aşmak için dişe diş mücadele verirken, diğer taraftan ülkenin kalkınması ve refahı için de devrim niteliğinde icraat yapmaktan geri durmadı. Türkiye’nin millî geliri 3 bin dolardan bugün 13 bin dolarlara getirilmiş bulunuyor...

 

Bunları yetersiz görmek ve hatta on yıl önce yakalanan millî gelir seviyesini aşamamak elbette eleştirilebilir. Ancak eleştirileri insafla yapmak gerekir. 2002’deki Türkiye altyapısı ile bugünkü altyapı arasında bir mukayese yapılsa, acaba ne kadar fark var? Dağlar kadar fark var. Evet, dağlar kadar… AK Parti şüphesiz yapamadıklarının da sorumlusu olarak, yapabildikleriyle 22 yıl boyunca halkın hep takdir ve desteğini kazanmış, bu sayede “Hâkim Parti” konumuna gelmiş ve bugün de siyaseti büyük ölçüde domine eden siyasi konumdadır. Dün 23. yaş gününü kutlayan AK Parti, 31 Mart 2023 mahallî seçimlerinin sonuçlarını da hesaba katarak, kendisini yenileme ameliyesini gerçekleştirebilirse, daha uzun yıllar zirvedeki yerini muhafaza eder.

 

Demokrasilerde, halkın teveccühü temel güç kaynağıdır. AK Parti bu kaynağı kullanmayı başarmıştır. Nice yıllara!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.
Volkan Savaş 15 Ağustos 2024 16:44

Sonuç ne İsmail bey,tarihin en kötü ekonomi enflasyon ve emekli maaş durumu.O kadar yol gidip derede boğulmak buna denir.Ayrica ülke Kolombiya ve Meksika gibi oldu.Hukuk ve adalet nerede siz benden daha iyi bilirsiniz.Saygilarimla.