Dünya siyasetinin son günlerdeki baş meselesi; İran'ın nükleer çalışmaları... Konu ile ilgili müthiş bir tırmanma var. Nereye kadar gideceği de henüz kestirilemiyor. Dünya siyasetine yön veren bütün merkezlerde ve büyük ve güçlü ülkelerin baş kentlerinde sürekli toplantılar yapılıyor; açıklamalar üstü açık-örtülü tehditler vs. birbirini kovalıyor. Amerika ve İsrail ve İngiltere; İran'ı belli bir kulvara sokmak için, yani nükleer silah geliştirme çabalarından vazgeçirmek için, diplomasinin bütün yollarını (ve sokaklarını!) kullanıyor, bu arada aba altından sopa gösterme yöntemini de kesintisiz işletiyor... Peki İran ne yapıyor? Belki bazılarınıza şaşırtıcı gelecek ama; İran şu ana kadar kontrolü elinde tutan taraf oldu! "Nasıl yani?!" dediğinizi duyar gibiyim. Hakkınız var, bir tarafta dünyayı yönlendiren, yönlendiremediğinde sürükleyen süper güç ve onun güçlü müttefikleri ve mecburen müttefik hale gelen süpranasyonal büyük askeri ve siyasi teşkilatlar, öbür tarafta yalnız gibi görünen bir üçüncü dünya ülkesi... O halde böyle bir durumda İran'ın kontrolü elinde tuttuğu hükmü; olsa olsa bir acem palavrası olabilir değil mi? Acaba?.. Bu mesele çok derin. Ama bugün sadece bazı tepe noktalarıyla yetineceğiz. Teferruat başka yazılara kalacak gibi. Çünkü bu mesele sadece İran'ın değil, bütün dünyanın gidişatıyla ilgili!.. Burada, meseleyi sadece İran'a indirgemek büyük yanlışlık olur. İran Cumhurbaşkanı Mahmud Ahmedinecad; ABD ve İsrail'in diplomatik taarruzuna, daha ilk adımda, kimsenin beklemediği bir tepki vermişti. Hatırladınız değil mi? "İsrail haritadan silinmelidir!.." Sözlü atom bombası böyle olurdu herhalde. Bu tepkiye tepkiler çok şiddetli olmuştu ilk elden. Ama sonra garip bir sessizlik oldu. Meseleyi dikkatle takip edenler, Ahmedinecad'ın o çıkışından sonra ABD ve İsrail'in söylemlerinde çok ciddi bir değişiklik olduğunu fark etmiştir. Bazıları Ahmedinecad'ın sözlerini "acem palavrası" olarak değerlendirirken, başka bazı strateji uzmanları, İran'ın ABD ve İsrail diplomasisini kilitlediğini belirtti... İran cenahından Yahudi soykırımı ile ilgili yapılan açıklamalar, Batı'nın önemli mahfillerine popüler ifade tarzıyla "bomba gibi" düşmüştü. Ve eğer İran, açıklamış olduğu soykırım konferansını bir biçimde toplamayı başarırsa, seyreyleyin gümbürtüyü!.. Tepe noktalardan gidiyoruz ya; bir başka tepeye atlayalım. 2003 yılı Nisan'ın ortalarında, yani Irak işgalinin üzerinden yaklaşık bir ay geçmişken, CIA'nın eski başkanlarından James Woolsey, daha önce bu köşede teferruatını verdiğimiz bir konferansta özetle şöyle demişti; "Amerika yüzyıl içinde üçüncü defa, bölgeye bu kadar geniş çapta giriyor. Bu dördüncü dünya savaşıdır... Umarım bu savaş 40 yıldan fazla sürmüş olan Soğuk Savaş kadar uzamaz..." Şimdi birinci soru şu: Dünya savaşı bir tek ülkeye karşı mı olur? İkinci soru dünya savaşının cepheleri nasıl teşekkül eder? Yani diyelim ki, bir cephedeki taraflar belli, peki öbür cephede kimler yer alıyor-alacak? Hadi daha açık soralım; bu yeni cepheleşmede Rusya ve Çin'in yeri neresi? AB ülkeleri, özellikle iri olanları, tek tek ve toptan tam olarak nerede duruyor? Bugünkü duruş yerleri sabit mi, değişken mi? Woolsey'in üç sene önce başladığını ilan ettiği dördüncü dünya savaşının bundan sonraki senaryosunu da (senaryo dediysek de makale şeklinde olduğunu belirtelim), Harvard Üniversitesinde profesör olan İngiliz asıllı Nial Ferguson yazmış; "The Origins of the Great War of 2007", (2007'nin Büyük savaşı'nın Kökenleri...) Malumunuz Amerikan cenahı önce savaşların senaryosunu yazıp filmlerini çektiriyor, daha sonra da gerçeğini icra ediyor. "Çöl Fırtınası" isminin verildiği Körfez Savaşında böyle olmamış mıydı? İki cümle ile iki tane daha tepe noktasına temas edelim; 1990'ların başında Sovyetler Birliği çöktüğünde, ABD'nin önünde çok geniş bir alan doğmuştu. Sanılmıştı ki, hep öyle olacak. Öyle olmadığı, ABD'nin arka bahçesi sayılan Latin Amerika'daki dönüşümlerden belli değil mi? Yani birileri için zemin daralıyor. Zaman sebebiyle, ikinci cümlenin ucu açık olacak mecburen; İran coğrafyasında belli ki, acem pilavı pişiyor. Acaba bu kimin pilavı olacak?