Boydan boya deprem kuşağı üzerinde bulunan Türkiye, maalesef bir kere daha şiddetle sarsıldı. Erciş merkezli depremin meydana getirdiği dehşet verici manzaraları, endişe ile izliyoruz. İnşallah daha fazla can kaybı olmadan, bu felaketi atlatır ve ülke olarak yaralarımızı sararız... 1999'daki Gölcük depreminin ardından, yıllarca kulaklarda çınlayan ve her yıl dönümünde tekrarlanan bir ses kaydı var. Daha doğrusu bir vatandaşın feryadı: "Nerde bu devlet?.." Evet, evet hatırladınız! Deprem gibi, sel felaketi gibi afetlere maruz kalmış her insan; her vatandaş, tabii olarak kendisine en kısa zamanda ve yeterli ölçüde yardım eli uzanmasını ister. Elbette bu el öncelikle devlet eli olmalıdır. Yine 99 depremine dönecek olursak, o günlerdeki çaresizlik, keşmekeş; devlet katındaki hantallık, dağınıklık ve neticede beceriksizlik diye özetleyebileceğimiz manzara, hafızalarda tazeliğini koruyor... Oysa İzmit ve Sakarya, ülkenin en gelişmiş coğrafi bölgesinde idi. Kocaeli, İstanbul merkezine sadece 90 km idi. Düşününüz ki, Sakarya ile Ankara arasında günlerce telefon konuşması bile yapılamamıştı. Dönemin başbakanı Bülent Ecevit, yerel yöneticilerle iletişim dahi kuramamıştı!.. Ama önceki gün öyle olmadı. Van ve Erciş, ülkenin en ücra köşesinde yer aldığı halde, depremin vukuundan itibaren üç saat içinde, dört beş tane bakan Van'a ulaşmış bulunuyordu. Başbakan Erdoğan da altı saat sonra Van'da, yedi saat sonra da Erciş'te depremle ilgili çalışmaları, sevk ve idare ediyordu. Hükümetin afetle ilgili acil tedbirleri süratle devreye koyabilmesi, gerekli koordinasyonu sağlaması, şüphesiz devlet dediğimiz en büyük cesametteki teşkilatın düzenli çalıştığını gösterir. Depremin vukuundan hemen sonra, Kızılay'ın Muş ve Erzurum depolarından süratle çadır ve battaniyeler bölgeye sevk edildi ve akşam saatlerinden itibaren de çadır kentler kurulmaya başlandı. Yani her şey saatler içinde oldu. Bunun yanında gıda ve ilaç yardımı, sağlık hizmetleri de aynı şekilde çok hızlı bir şekilde verilmeye başladı. Elbette böyle büyük çapta bir felaketin etkisini hemen gidermek mümkün değil. Eksiklikler, aksamalar mutlaka olur... Önceki akşam, enkaz kaldırma ve kurtarma çalışmaları sırasında, yine bir vatandaşın sesini duydum: "Nerde bu devlet?.." diye. Vatandaşın hassasiyetini, heyecanını anlayışla karşılıyoruz. O haleti ruhiye içinde, insanlar sabırsızlık gösterebilir. Ama bir de işin realitesi var. Devlet ne kadar teyakkuzda olursa olsun, ne kadar iyi işlerse işlesin, bazı şeylerin yapılabilmesi için mutlaka zamana ihtiyaç var. Bu noktada, devlet ve hükümet organlarının kendilerini hayli geliştirip iyileştirdiğini teslim edelim. Bir 99'daki Kızılay'a bakın, bir de şimdikine... Emeği geçen herkese teşekkür borcumuz var. Bir de şunu unutmayalım: At, sahibine göre kişner!.. Sayın Erdoğan'ın enerjik kişiliği, bu ülkede çok şeyi değiştirdi. Bunun da altını çizelim. Ah bir de, kağıt gibi yırtılan binalardan kurtulsak...