Bu kadar mıydı dillerinden düşürmedikleri hümanizm? İnsan odaklılık, insan merkezcilik… Düşünce ve ifade özgürlüğüne saygı bu kadarcık mıydı? Böylesine ilerici(!) politikalarla mı demokrasiyi geliştireceklerdi?
Olmadı, aç tavuğun darı ambarındaki rüyası çıkmadı… TİP’li İrfan Değirmenci ile Ayşenur Aslan’ın hayalleri düpedüz suya düştü. Yine ufuklarını hüsran ve mutsuzluk sardı. Değirmenci, aday olduğu İzmir’den vekil seçilebilseydi, parti binasının balkonundan bir konuşma yapmayı planlıyordu. Hatta balkonun altı üstü fark etmezdi. Yeter ki bir balkon konuşması yapabileydi. Bu arada, Kızılay’dan Çankaya’ya kadar uzanan bir konvoyla, Kemal Kılıçdaroğlu’nu Köşk’e uğurlama töreni yapılacaktı… Bütün bunlar olurken, Ayşenur Aslan da, acaba an itibarıyla “Sarayda” (Beştepe Külliyesi) neler cereyan ediyor diye, meraklı meraklı araştırıp soruşturuyor olacaktı! Ama olmadı, olmadı. Vuslat bir başka bahara kaldı. Belki de o bahar hiç gelmeyecek. “Kara tren gecikir belki hiç gelmez / Dağlarda salınır da derdimi bilmez / Dumanın savurur hâlimi görmez / Gam dolar yüreğim gözyaşım dinmez…” Muhalefet kanadında işler toz duman. İttifak çerçevesinde karşılıklı tarizler devam ederken, bileşenleri olan partilerde de iç kavgalar alevleniyor. Görevden almalar, hesaplaşma çağrıları ve benzeri rahatsızlıkları, mümkün mertebe 28 Mayıs ertesine bırakmaya çalışıyorlar. Ancak bu pek kolay olmayacak gibi görünüyor.
Tıpkı depremzedelere karşı öfke ve kızgınlıklarını hemen dışa vurmaları gibi, içindekileri gizleme konusunda kontrolü kaçırabiliyorlar. Hani derler ya, “Kedinin usluluğu fare görene kadardır…” İnsanların da tıynetlerinde ne varsa mutlaka açığa çıkıyor. Bunu engellemek mümkün değil. 14 Mayıs günü vatandaş, sandık başına gitti ve siyasi tercihini ortaya koydu. Özellikle deprem bölgesindeki illerde, vatandaşın sandığa yansıttığı tercih birilerini çileden çıkarmaya yetti. Vay sen misin bize oy vermeyen? Bedava ev vereceğimize inanmadın ha? Sen görürsün diyerek, beddua ile başlayan başa kakma rezaleti, daha ileri boyutlara taşındı. Afetzede vatandaşları sığındıkları otellerden resmen dışarıya atmaya kalkıştılar. Vay anam vay!.. Demek ki, ezkaza bunlar iktidar gücünü ele geçirecek olsa, neler yaparlar neler!.. Peki, ne oldu o dillerinden düşürmedikleri hümanist politikalarına? Daha Türkçe ifadesiyle, o insan odaklılık veya insan merkezcilik koktuğu iddia edilen politikalarına? Hepsi bu muydu? Nerede kaldı insan hakları gülüm? Düşünce ve ifade özgürlüğü nerede hani? Vatandaşın siyasi kanaatine saygı nerede geziyor? Böylesine ilerici(!) politikalarla mı demokrasiyi güçlendirecek bu arkadaşlar? Afetzede vatandaşlar haklı olarak şöyle haykırıyor: Alsın yardımlarını başlarına çalsınlar!.. Bunların sayısı kaç ve yaptıkları yardım ne miktar? Hiç lazım değil. Hatta bazı afetzedeler haklı bir tepkiyle, belli adreslere havale çıkardılar… Sırf bu başa kakılan sözde yardımlardan duyulan rahatsızlığı duyurmak için.
Evet, bazılarının siyasi propaganda maskeleri düştü ve gerçek yüzleri ortaya çıktı… Bu saatten sonra artık kimseyi kandıramazlar. Eğer hizmet siyasi rüşvet olarak istismar ediliyorsa, orada fena hâlde bir tefessüh, bir kokuşma söz konusu demektir. Türk halkı irfan sahibidir. Böyle rüşvetlere kanmadığı gibi, asla ve kata tenezzül de etmez. Lakin burada olumlu gelişme şu olmuştur: Seçimler herkesin samimiyet derecesini net biçimde ortaya koydu. 28 Mayıs günü vatandaş tekrar sandık başına gittiğinde, herkese sicil notunu verecektir. 14 Mayıs gecesi, göz göre göre manipülasyon yapanlar ve kendilerine rey verilmediği için utanmadan beddua edenler, hangi yüzle tekrar oy isteyecekler bilemeyiz. Fakat bu taifenin fazlasıyla pişkin olduğunu biliyoruz. O gece, (Kılıçdaroğlu’nun oyu yüzde 49, Erdoğan’ınki yüzde 45) şeklinde açıklama yapıp, alenen milletin zekâsıyla alay edercesine, gerçekleri ters yüz edebileceklerini sananları, halk bir kenara not etti. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Birinci turda parlamento şekillendi, Cumhur İttifakı’nın gücü perçinlendi. Şimdi ikinci turda, Cumhurbaşkanı da ciddi bir oy farkıyla seçildiğinde, Türkiye Yüzyılının bütün ufukları aydınlanacaktır.
CHP ve ittifak ortakları ne bekliyorlardı ne buldular? En büyük iddiaları Meclis’te çoğunluğu sağlayıp anayasa değişikliğine gitmekti… Bu olmadı bir kere. Toplam 212 milletvekili çıkarabilen Millet İttifakı’nda, CHP’nin listelerinden seçilen 37 vekil; DEVA (14), Gelecek Partisi (10), Saadet P. (10) ve Demokrat P. (3) kendi partilerine döndüğünde, 169 vekil sayısı 132’ye inecek. Bu tablonun CHP tabanını hayli rahatsız ettiği biliniyor… Kemal Kılıçdaroğlu bir yandan bu tepkileri dindirmeye çalışırken, diğer taraftan da Erdoğan’a karşı bir kere daha kaybetmenin sıkıntısını yaşıyor. Parti yönetimine hâkimiyeti dolayısıyla, bugüne kadar, parti içi muhalefeti baskılayabilen Kılıçdaroğlu hesabına, bundan sonra işler eskisi kadar kolay olmayacak…