Ağay-ı mütegalibe zümresi sopa göstermekle kalmıyor, sallıyor da! Önce, uzunca bir alıntı yapacağım; Mehmet Ali Birand (Posta)dan. Birand, "Hem biz laikler, hem de AKP'liler, büyük bir ikilem içindeyiz..." diye başladığı yazısında, daha baştan bütün AKP'lileri "antilaik" ilan ediyor... Birand; Cumhuriyetin kuruluşundan bu yana, laiklerin (tabiri o kullandığı için tekrarlıyorum) kafalarında nasıl bir cumhuriyet tasarladığını, toplumdaki değişim ve gelişmelere nasıl kayıtsız kaldıklarını vs. anlattıktan sonra, AKP'nin iktidara gelişini şöyle değerlendiriyor: ".... Bizim güvenle ve övgüyle 'Biz kurduk' dediğimiz demokratik sistemin kurallarına uyum göstererek iktidar oldular. Uzun süredir ilk defa bir çoğunluk hükümeti kurmakla kalmadılar, yıllarca kemikleşmiş ve önümüzü kapayan nice tabuları yıktılar. Bizi Avrupa'ya taşımak üzere en ciddi adımları attılar... Biz ise sadece seyrettik. Baktık ki, AKP ile sandıkta başa çıkamıyoruz. Baktık ki, kontrolü kaybediyoruz, bu defa başka taktikleri denemeye başladık. Gerekçemiz son derece sağlamdı: 'Demokrasiler de kendilerini korumalıdır. Onların da koruma mekanizmaları vardır.' Aslında söylemek istediğimiz başkaydı: 'Sizinle iktidarımızı paylaşmak istemiyoruz. Bunu engellemek için her yolu deneyeceğiz.' .... Ancak engellemeye çalıştıkça, AKP'lilere daha fazla kazandırdığımızı göremiyoruz. Ya ülkeyi kaosa sokacağız veya AKP'yi sandıkta durdurmayı öğreneceğiz. Bunun başka yolu yok..." Yazının devamında Birand, kendi penceresinden AKP'nin hatalarını da sıralıyor ve sonucu şöyle bağlıyor: "... Nasıl bizler kendi demokrasimizi korumak ve kollamak istiyorsak (Demokrasi yalnız onlara mı ait?!), AKP de kendi düşüncelerini korumak ve kollamak istiyor. Eğer AKP'de (imla yanlışı bana ait değil) bu işin kansız bitmesini istiyorsa, bir an durup yeniden planlama yapmayı ve bu filmi yeniden başlatmayı düşünmeli... Sonuç: Ne bizler yüzde yüz haklıyız, ne de AKP'liler. Bu ülkeyi birlikte yönetmek, zenginliklerini birlikte paylaşmak ve bu topraklar üstünde birlikte yaşamak zorundayız. Trene kaza yaptırmak istemiyorsak, senaryolarımıza yeniden bakmalıyız..." Evet... "Biz laikler" cephesinden durum böyle. Her şey açık. Ancak o cephede bazı mütegalibeler var ki; Birand'ın aba altından gösterdiği sopayı, daha açık ve korkutucu biçimde sallıyorlar!.. Yaşı yetmişi aşmış başyazar; yirmilik militanlar gibi keskin ve hızlı: "Seçmenden yüzde 47 oy alan parti kapatılamaz" diyenler de, "Bu saatten sonra Türkiye'de parti kapatma olmaz" diyenler de kuzu kuzu davanın sonunu bekleyecek. Onlara beklemeleri gerektiğini öğreteceğiz de, Avrupa Birliği'nin sözcülerine ağızlarını tutmayı nasıl öğreteceğiz, o belli değil..." Aynen böyle!.. Kıdemli meslektaşımız, kendisini hâlâ 1940'lı yıllardaki şeflik döneminde sanıyor... Hızını alamayıp bir gün sonra da şöyle diyor: "Doğru olanı söylemek veya yapmak için illa pataklanmak şart mı?" Bakınız hele! Ağay-ı mütegalibe zümresinin semtine; sanki demokrasi, fikir özgürlüğü filan hiç uğramamış. Ama işleri kolay değil. Zira sadece AB sözcüleri değil, Avrupa Basını da onların uyarılarını dinleyecek gibi görünmüyor. Mesela Le Monde gazetesi şöyle diyor: "2007 yılındaki parlamento seçimlerinde oyların yüzde 46.6'sını elde eden bir partinin yasaklanması gerçek bir hukuki darbe olur..."