"Tetikçi" olarak kullanılan Mehmet Ali Ağca'nın ismi, tam otuz iki yıldır gündemden düşmüyor... Ve epey müddet daha da düşmeyecek... Ağca, 1 Şubat 1979 tarihinde öldürülen Milliyet Gazetesi'nin Genel Yayın Yönetmeni Abdi İpekçi'nin katil zanlısı olarak, yaklaşık altı ay sonra 25 Haziran 1979 tarihinde yakalandığında, bülbül gibi öterek medya önünde suçunu itiraf(!) etmişti... Bu işlerden birazcık anlayanlar, daha o dakika Ağca'nın bir program dahilinde kullanıldığını anlayıverdi!.. Velakin işin resmî boyutu böyle 'dizayn' edildiğinden, Ağca'nın esas tetikçi olduğuna inanmayanların kanaati bir işe yaramayacaktı... M. Ali Ağca, yaklaşık beş ay sonra (23 Kasım 1979), tutuklu bulunduğu Maltepe Askerî Cezaevinden, subay elbisesi giydirilerek bazılarına nanik yapılırcasına kaçırıldı. Bu 'KAÇIRILDI' ifadesine özellikle dikkat ediniz. Zira hadiseden sonra İstanbul Sıkıyönetim Komutanlığından yapılan resmî açıklamada, aynen bu ifade kullanıldı. "Ağca kaçmamıştır, kaçırılmıştır..." denildi. Şimdi burada (Kim o kaçıranlar?) türünden lüzumsuz sorular sormayın artık! Türkiye'de "ORGANİZE İŞLER", adı üstünde pek güzel organize edilir. Ancak bu seferki organize işlerin daha bir mükemmel olduğunu, Ağca'nın Türkiye sınırlarının dışına çıkarılmasından sonra, karıştığı olaylar çok net ortaya koyuyor... İmdi: Soru 1: Öncelikle İpekçi cinayetinde niçin Ağca'ya figüranlık yaptırıldı? Soru 2: Ağca'nın Papa 2. Jean Paul ile alıp veremediği ne olabilir? Ağca ile ilgili olarak, tam bilinen bir gerçek var: O da bizzat kendisinin Papa'ya ateş edip yaralaması... Gerisinin üzerinde çok kalın bir 'GİZ' perdesi örtülü. Bu perde ne zaman kalkar? Daha doğrusu kalkar mı? Bu soruların cevabı, ne yazık ki bilinmiyor. Ama ülkemizde işkembeden konuşanlar o kadar fazla ki... İpekçi cinayeti ve Papa suikasti konusunda kim bilir kaç bin haber ve yorum yapıldı. Kaç kişi "DERİN ANALİZ"ler yapma iddiasıyla kitaplar yazıp eşek yükü ile para kaldırdı!.. Her bir haber, her bir röportaj, her bir kitap olayı biraz daha karmaşık hale getirdi ve kafaları daha çok karıştırdı. Zaten istenen de buydu!.. Dün Mehmet Altan Kanal 24 televizyonunda önemli laf söyledi: "Abdi İpekçi'yi Ağca vurmadı..." Bazılarınızın "Ama ortada kesinleşmiş mahkeme kararı var..." diye itiraz ettiğini duyar gibi oluyorum. Sevgili okuyucular, o işin formel, yani resmî tarafı. Unutmayın burası Türkiye. Burada o kadar netameli mahkeme kararları var ki... Mesela Uğur Mumcu cinayeti ile ilgili kaç dava açıldı? Kaç kişi yargılanıp mahkum oldu? Peki Ağabeyi Av. Ceyhan Mumcu, kardeşinin katillerinin yakalandığına inanıyor mu? Eşi Güldal Mumcu inanıyor mu? Daha önce bu konuda dikkat çekici şeyler söyleyen bayan Mumcu, niçin şimdilerde susuyor? Mehmet Altan, yukarıdaki iddiasının kaynağı olarak, Uğur Mumcu'yu gösterdi. Gerçek katilin ismini de ondan öğrendiğini, ama söylemeyeceğini ifade etti... İşte size yeni bir tartışma konusu: Abdi İpekçi niçin öldürüldü? Başında bulunduğu gazetenin satılmasına karşı çıktığı için mi? Yoksa iddia edildiği üzere, kimi gizemli odakların da içinde olduğu silah kaçakçılığı meselesine burnunu soktuğu için mi? Hususi mahfellerde daha ziyade birinci iddianın kabul gördüğünü bilesiniz!.. Netice: Ağca kendisini "Mesih" ilan ederek askerlikten yırttı. Ama "İpekçi'nin katili" olmaktan sittin sene sıyıramaz...