Bundan tam yirmi sene evvel, BM Güvenlik Konseyi; Saddam Hüseyin'e işgal ettiği Kuveyt'ten çekilmesi için çağrı üstüne çağrı yaptığında, acaba merkum neyine güvenerek bütün dünyaya kafa tutmaya kalkışıyor, "Savaşların anasını biz kazanacağız..." diye, hem kendisinin hem Irak halkının felaketini hazırlıyordu?!. Kuveyt'te kalamayacağını, daha doğrusu onu orada asla bırakmayacaklarını bile bile, Saddam Hüseyin kendi ülkesini ateşe verdi. İkinci Dünya Savaşından daha büyük ölçekte bir bombardımana maruz kalan Irak Ordusu'nun yüzde altmışı, Körfez Savaşında imhaya uğradı. Orada hiçbir varlık gösteremeyen Saddam'ın generallerinin pek çoğu, on sene sonra Sam Amca'dan aldıkları şişkin rüşvetle hepten ortadan kayboldular. Amerikan ve İngiliz askerleri hiçbir ciddi direnişle karşılaşmadan Koskoca Irak'ı birkaç gün içinde işgal edebildi... Rejim muhaliflerine gözdağı vermek için, canlı köpeği dişleriyle parçalayan o mahut "Cumhuriyet Muhafızları" da işgalci düşmana doğru dürüst tek kurşun sıkamadı heyhat! Netice: Saddam ipe çekildi. Irak'ın hali ise meydanda. Kaç yüz bin insan öldü? Kaç milyon kişi evinden barkından oldu? Kaç milyon kişi korkunç sefalet içinde? Irak kaç senede belini doğrultabilir? Bunun bedelini kaç nesil ödeyecek? Hiç kimse bilmiyor... Tunus'ta 23 sene vatandaşın ensesinde boza pişiren diktatör, halk kendisine isyan edince, silahsız insanlara ateş açtırması için Ordu Komutanına emir vermeye kalkıştı. Komutan sağduyu gösterip?bu?emre?uymayınca,?o?dakika?iş?bitti. Diktatör de?gizlice ülkeden kaçmak zorunda kaldı. Ama Mısır'da 30 yıl saltanat süren diktatör, Tunus'taki bu çarpıcı örnekten hiç ibret almadı. İnim inim inlettiği milyonlarca Mısırlının, ülke meydanlarını doldurmasını bir türlü doğru okuyamadı. Âdeta gözleri kör olmuş, aklı tutulmuştu! Bu ne biçim basiretsizliktir. Kabaran öfke dalgalarının mutlaka kendisini götüreceği apaçık iken o hâlâ daha, kargaları bile güldüren işler yapmaya kalkıştı... Yıllarca halkın sırtından kamçıyı eksik etmeyen, işkenceci polisleri sivil giydirerek develer ve atlarla Tahrir Meydanına sürdü. Güya karşı harekât düzenliyordu! Ah bu ahmak diktatörler... Bunlar aklını peynir ekmekle yemiş sanki. Otuz yıl sonra, İşkenceci başı bir generali kendisine yardımcı atayarak güya reform yapıyordu... Bu diktatörler sahiden çok akılsız oluyor. Peki ne oldu? Hüsnü Mübarek, bir ay halka karşı direnerek ne kazandı? Hiç! Tam aksine yüzlerce Mısırlı vatandaş hayatını kaybetti. Kendisi de fazlasıyla rezil rüsva oldu!.. Şimdi bunların hiçbiri yaşanmamış veya kendisi bunları hiç ama hiç izlememiş gibi, Muammer Kaddafi Libya'da benzer şekilde ahmakça işler yapıyor. Bir kere Libya'da dökülen kan çok daha fazla. Daha da vahimi böyle giderse, ülkenin bölünmesi dahi önlenemeyecek... Libya'nın sosyolojik yapısı, aşiretlerin birbirleriyle ilişkileri vs. iç çatışmalar için zaten çok müsait. Hal böyle iken, 42 seneden beri Libya'yı ucube bir rejimle yöneten Kaddafi, tıpkı Saddam benzeri bir tutumla, şimdi Birleşmiş Milletler ve onun yetkisini fiilen kullanan (çoğu kez de fazlasıyla istismar eden) küresel güçlere kafa tutmaya kalkışıyor... Hadi diyelim Kaddafi'nin akıl sağlığı yerinde değil. Peki onun etrafında hiç akıllı adam yok mu? Onun emrine uyarak halkını bombalayan askerler de mi kafayı yemiş?!. Tunus ve Mısır askerlerinin gösterdiği sağduyuyu onlar niçin gösteremiyor?.. Yuh olsun size, ahmak diktatörün akılsız adamları!..