Ah şu Diyarbakır Cezaevinin dili olsa...

A -
A +

Başbakan Erdoğan'ın Diyarbakır'da yapacağı konuşmaya dair çok spekülasyon yapıldı. Bunların bir kısmı BDP ve onun uzantıları tarafından, iktidarı siyasi pazarlığa oturtma taktiği idi. Bir kısmı diğer muhalefet partileri tarafından Erdoğan'ın manevra alanını daraltmaya yönelik teşebbüslerdi. Acaba ne diyecekti? Ne tür mesajlar verecekti? Vereceği mesajların statükoya dokunan tarafı olacak mıydı? Daha açıkçası bu mesajların satır aralarında statükocuların işine yarayacak hücum noktaları olacak mıydı? Herhalde göz göre göre Başbakan bu tuzağa düşecek değildi. Nitekim bu yöndeki beklentiler boşa çıktı. Boykotçulara ve hayır cephesine, Diyarbakır mitinginden ekmek çıkmadı... Ama birlik-beraberlik ve kardeşlik mesajlarıyla birlikte, Erdoğan Diyarbakırlıların hissiyatına kısmen de olsa tercüman olacak bazı şeyleri de seslendirdi. Bu cümleden olarak, Diyarbakır Cezaevi ile ilgili söylediklerini işaret almak lazım. O Diyarbakır Cezaevi ki, hakikaten insanlık dışı işkencelerin âdeta sembolü olmuştu. Şüphesiz 12 Eylül Döneminde yalnızca Diyarbakır Cezaevinde değil, hemen bütün hapishanelerde işkence ve kötü muamele vardı. Nitekim Mamak Cezaevinde yapılan işkenceler, ondan pek de aşağı değildi. Mesela tam 120 gün boyunca işkencede kalan, soğuktan donmuş elleriyle, şişmiş parmaklarıyla kendisine verilen bayat yarım somunu dahi tutamayan ve dişleri ile ekmeği duvara sıkıştırarak yemeye çalışan ülkücüleri hatırlayalım!.. Burada farklı olan durum şu idi: İşkence gören ülkücüler devlete isyan edip dağa çıkmadılar. Onlar çektikleri acı ve elemleri vatanseverliğe katık yaptılar!.. Ama Diyarbakır Cezaevinde yapılan vahşi ve korkunç işkenceler, Kürtçe konuşmayı yasaklayan o saçma sapan kararla birlikte, bölücü terörü büsbütün azdıran iki temel faktörden biridir. Pek çok Diyarbakırlı için bu cezaevi hâlâ bir dehşet şatosudur. Başbakanın "kapatıyoruz..." beyanı, bu açıdan çok büyük anlam ifade ediyor. Elbette orada işkenceden hayatını kaybedenlerin yakınları açısından, kalıcı ve derin izler hiç kaybolmayacaktır. Her şeye rağmen oradan sağ çıkıp dağa çıkanlar için de, bazı şeyler artık geri gelmeyecektir. Fakat hiç olmazsa çok kimsenin kâbusu olmuş o cezaevinin kapatılması dahi, kimi yüreklere su serpecektir. Esas olan işkence ve kötü muamelenin, bir daha geri gelmemek üzere tarihin dipsiz kuyusuna havale edilmesidir. Devletin işkence mağdurlarına, en azından özür borcu vardır. Gerçekçi olmalıyız... Asırlık Kürt meselesi için, bir mitingde yapılacak konuşma ile ne kadar çözüm ortaya konabilir ki? Hâlâ daha çözüm gibi sunulan pek çok şeyin, meseleyi derinleştirmekten başka işe yaramadığı bir ortamda, sihirli formül aramak abestir. Bu mesele ancak doğru bir süreç içinde ve makul zaman zarfında çözüme kavuşturulabilir. Erdoğan'ın konuşması bu noktada çok şey bekleyen kesimleri tatmin etmemiş olabilir. Ancak burada şaşılacak bir durum yok. Büyük meseleler karşısında soğukkanlılık ve sabır gerekir. Sabır ve sağduyuya ihtiyacımız var...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.