AK Parti etrafındaki tartışmalar

A -
A +

Son günlerde iktidar partisinin performansı ve geleceği konusunda bir hayli hararetli tartışmalar yapılıyor. Tartışmaların bir kısmı tamamen ilk günkü gibi. Yani AK Parti'nin siyaset anlayışını, başından beri şüphe ve tereddütle karşılayan, her adımda ve her olayda yerli yersiz sorgulamaya yeltenen; bol bol takıyye edebiyatı yapan belli kesimin neredeyse kesintisiz yürüttüğü tartışmalar... Bu tartışmaların niteliği hakkında, aslında fazla bir şey söylemeye gerek yok. Zira objektif ölçülerle yapılmayan fikir yarıştırmalarından yararlı bir sonuç çıkması genellikle çok zordur. Bu noktayı belirttikten sonra; gelelim son günlerdeki siyasi ve sosyal gelişmeler sebebiyle, değişik bir mecraya oturtulmak istenen ülke gündeminden etkilenen diğer bir kısım çevrelerin; aktüalite çerçevesinde iktidar partisinin durumunu irdeleme ihtiyacını duymasına: AK Parti, iktidardaki üç yılını yaklaşık bir ay önce tamamladı. Üç yıl Türk siyasetinde iktidarlar için hayli uzun bir zamandır. Geçmişte, tek parti iktidarlarında bile bu kadar devam etmeyen; genellikle iki yıldan sonra geniş ve köklü kabine revizyonlarına ihtiyaç duyulan dönemlere şahit olduğumuzu unutmayalım... AK Parti, kuruluşundan kısa bir zaman (bir buçuk yıl) sonra tek başına ve parlamentonun hemen hemen üçte iki çoğunluğunu elde ederek iktidara geldi. Gayet iyi hatırlıyorum; seçimlerin hemen akabinde yüksek sesle şu şoru seslendirilmişti: Acaba Adalet ve Kalkınma Partisi bütünlüğünü koruyabilecek mi? Vukua gelebilecek muhtemel kopmaları gündeme getirenler; parti listesinden seçilmiş olan milletvekillerinin geçmişte mensup oldukları farklı siyasi düşüncelerin tekrar etkili olup olmama durumunu işliyordu. Bu meyanda görüşüne başvurulan Süleyman Demirel şöyle bir yorum yapmıştı: "Bu kadar büyük bir grubu bir arada tutmak kolay değildir..." Ancak geçen zaman zarfında; bazılarının beklediği parti bünyesinde büyük rahatsızlıklar veya geniş çaplı kopmalar baş göstermedi. Her partide meydana gelebilecek türden münferit olaylar neticesinde, kişisel olarak AK Parti ile yollarını ayıran milletvekilleri oldu. Bunların sayısı yirmiye yaklaşıyor... Bir kısmı DYP'ye, bir kısmı ANAP'a katıldı. Bu partilere katılanların gittiği yerlerde ne kadar mutlu olduğu da doğrusu merak konusu!.. Mesela önce DYP'ye giden bazı isimler, yapılan parti kongresinden sonra toplu halde istifa ettiler ve hepsi de ANAP'a geçtiler. Hükümet yapısına gelince; şimdiye kadar Bakanlar Kurulu'nda öyle aman aman bir değişiklik olmadı. Sansasyonel şekilde Turizm Bakanlığından ve partiden istifa eden Erkan Mumcu'dan başka, topu topu üç bakan değişti. Bunlardan Aileden Sorumlu Devlet Bakanlığındaki değişiklik daha çok sağlık sebepleri ile oldu. Yani geçen üç yıl içerisinde; bazı tahminlerin ve beklentilerin aksine, ülke gündemindeki pek çok sıkıntılı meseleye rağmen; hem parti hem hükümet içinde bir istikrarın hüküm sürdüğü açıktır. Bunu ifade ederken, iktidarın her meseleyi hallettiğini filan söylüyor değiliz elbette... Hem parti yöneticileri hem hükümet yetkilileri, zaman zaman yaptıkları durum değerlendirmelerinde; programlarında bulunduğu halde bugüne kadar neticelendiremedikleri meseleleri kendileri de belirtiyorlar. Bunlar arasında "2B" diye bilinen orman vasfını kaybetmiş arazilerden tutun da, geniş çaplı bir anayasa değişikliği, YÖK meselesi, başörtüsü ve meslek liseleri için katsayıya kadar, epeyce çözüm bekleyen konu var!.. Ancak başta makro ekonomik göstergeler olmak üzere birçok konuda, yine belli bir kesimin yoğun eleştiri ve komplo teorilerine rağmen, gözle görülür, hatta bir kısmı da beklentilerin üzerinde gerçekleşen iyileşmeler var. AB mevzuatına uyum çerçevesinde yapılan reformların önemini muhalif-muvafık hemen herkes teslim ediyor. Müzakere tarihi alındıktan sonra, hükümetin işleri yavaşlattığı; hevesini yitirdiği ve artık yorulduğu şeklinde yöneltilen tenkitler epeyce fazla. Ancak bu yönde ilgili bakanların ve de AB yetkililerinin açıklamalarını dinlediğimiz zaman, öyle sanıldığı gibi bir bezginlik ve gevşeklik olmadığını anlayabiliyoruz. Bu arada iktidara tevcih edilen eleştiri oklarının bir kısmının, aslında hükümet dışında veya direkt olarak hükümeti ilgilendirmeyen meseleler olduğunu da belirmek gerekiyor. Mesela hükümete en fazla hücum vesilesi yapılan olaylardan biri de; Van Yüzüncüyıl Üniversitesi Rektörünün yargılanmasıdır. Hükümetin yargıya müdahalesinin yanlış olduğu ve olacağı bilindiği halde... Bazı konularda da iktidar zamanında ve yeterince konuları aydınlatmadığı, ya da aydınlatamadığı için eleştiriler alıyor. Ama şunu söyleyebiliriz, bazılarının pompalamak istediği farklı görüntüye rağmen; iktidar kanadının kararlılığında sarsılma veya bezginlik olduğunu söylemek doğru olmaz. Yani alevlendirilmek istenen tartışmalar, gerçek durumu yansıtmıyor...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.