Başta Genel Başkan Tayyip Erdoğan olmak üzere, iktidar partisinin hemen bütün yetkilileri, yerel seçim sonuçlarından gerekli mesajı aldıklarını ve bunu değerlendireceklerini söylediler... Buraya kadar iyi. Ama işin püf noktası şu: Bu değerlendirme nasıl olacak? Yöntem ne olacak? Yani mesela; Sayın Erdoğan bu konunun sadece Bakanlar Kurulunda, sadece Partinin MYK ve MKYK'sında, ele alınıp değerlendirmesiyle ve bu arada birkaç tane anket çalışması ile mi yetinecek? Hadi diyelim ki, danışmanlarıyla ve İl Başkanlarıyla da görüşüp tartıştı... Peki bu yeterli olacak mı? Şayet Erdoğan, 29 Mart sandık sonuçlarını; şimdiye kadarki değerlendirme usulüne göre yaparsa, büyük yanılgıya düşmüş olur! AK Parti Lideri, bugüne kadar hiç başvurmadığı bir yöntemle, 29 Mart tablosunu analiz etmelidir... Mesela: şimdiye kadar hiç fikir teatisinde bulunmadığı uzmanlarla, hiç görüşmediği işadamlarıyla; esnaf ve işçi kesimiyle, hiç tartışmadığı gazetecilerle, herhangi bir şekilde görüşlerine başvurmadığı eski siyasetçilerle, bugüne kadar hiç yolunun kesişmediği akademisyenlerle, hatta rast gele sokaktan çevrilecek vatandaşlarla sandık sonuçlarını konuşmalıdır. Çünkü yalın gerçeği, ancak bu kesimlerden duyabilir, dinleyebilir... Objektif eleştiriler, samimi tavsiyeler buralardan gelebilir. Erdoğan, AK Parti'yi kurduğu 2001 yılından bu yana; kendisine söylenmesi gerekip de söylenmeyenleri, parti dışındaki bu kesimlerden duyabilir. Elbette partisinin bütün idari kademelerinden, seçim sonuçlarına dair detaylı raporlar alacaktır. Ama kesinlikle bu raporlar yeterli olmayacaktır!.. Olması mümkün de değildir. Zira bu raporların, rutinin dışına çıkması genellikle mümkün değildir. Beri yanda, 'acaba lider ne düşünür?' kaygusuyla, gerçeklerin dile getirilememe tehlikesi vardır... Hali hazırda özellikle bir kısım medyada, Başbakana yöneltilen eleştiri şudur: TEK ADAM YÖNETİMİ... Ancak son seçimlerde, aday tercihi meselesinde; anlaşılan o ki, bu eleştirilerin aksine milletvekillerinin ve yerel teşkilatların Lider üzerinde önemli etkisi olmuş... Herhalde bu husus irdelenecektir. Zira AK Parti'nin kaybettiği oyların en önemli sebebi, aday belirlemede yapılan yanlışlıklardır. Erdoğan'ın seçim sürecinde kullandığı sert üslup, DTP ile ilgili rijit tavır, Kürt meselesinde izlenen politikalar, küresel krizin etkileri; bilhassa büyüyen işsizlik problemi ve nihayet yerel yönetimlerle ilgili yolsuzluk iddiaları; her yönüyle masaya yatırılmadan ve en ince detayına kadar incelenip irdelenmeden, AK Parti hesabına kuvvetli bir ihtarın çekilmiş olduğu 29 Mart seçimlerinin muhasebesi, tam olarak yapılmış olmayacaktır. Bize göre iktidar partisi, 2011 Temmuz'unda yapılacak genel seçimlerde, 29 Mart benzeri bir sonuçla yeniden karşılaşmak istemiyorsa, fazla gecikmeden bu muhasebeyi mutlaka yapmalıdır. Medyada çıkan haber ve yorumlar, AK Parti Yönetimini rahatsız edici nitelikte olsa da, bu yayınların büyük ölçüde gerçekleri yansıttığı da unutulmamalıdır. Yani haksız eleştirilere bakıp, haklı olanlar da göz ardı edilmemelidir. Bu açıdan bakılırsa, 29 Mart, gerçekçi bir murakabe için önemli fırsat vermektedir.