Adalet ve Kalkınma Partisi Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın iki önemli açıklaması, Anayasa Mahkemesi Başkanı Mustafa Bumin'in yaptığı konuşmanın kaldırdığı toz duman arasında kayboldu!.. Bugünlerde birçok köşe yazarının sorduğu soruyu, Radikal'den Murat Yetkin de soruyor; "Niçin konuşuyorlar, ne oluyor?" vs. Cevabını da şöyle veriyor; "AKP kendi gündemini öne koyamazsa, başkaları bu şekilde gündem koymaya devam edecek gibi görünüyor..." CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen de; "Siyasi otorite konuşmadığı için Org. Özkök konuştu..." kabilinden görüşler ileri sürüyor. Evet, bu ve buna benzer yorumlarda; şüphesiz AK Parti kurmaylarına önemli mesajlar var! İktidar partisi işbaşına geldiğinde, bizzat Erdoğan'ın ağzından "kavgacı ve çatışmacı siyaset tarzına itibar etmeyeceklerini, çünkü kavgacı siyaset üslubunun bu ülkeye bir şey kazandıramayacağını..." açıklamıştı. Şu ana kadar birkaç küçük istisna dışında; AK Parti'nin bu çizgisini muhafaza ettiği, etmeye çalıştığı görülüyor. Yani Meclis içi veya dışındaki muhalefetle, herhangi bir sonuç getirmeyecek lüzumsuz sürtüşmelere girmeden, icraat alanında mesafe katetmek... Mesela Avrupa Birliğine biraz daha yaklaşmak, demokrasinin yerleşmesi için daha çok reforma imza atmak, ekonomiyi kırılganlıktan uzaklaştırmak vs. Ancak bazen işler öyle noktaya geliyor ki, iktidarın meydan okumalara sessiz kalması, hatta alttan alması, birtakım meselelerde geri adım atması çok farklı değerlendiriliyor. Yani "Fazla mütevazı davranma öyle sanırlar..." hesabı!.. Son zamanlardaki görüntü bu halk deyimini çağrıştırıyor. Elbette bu noktadaki değerlendirme ve strateji belirleme meselesinin gereğini, hükümet ve parti kurmayları yapıyordur, yapmak durumundadırlar. Zira "Siyaset boşluk kaldırmaz..." kuralını en çok hatırlamak zorunda olanlar iktidar mensuplarıdır. "Müslüman Demokrat"lığa hayır!.. AK Parti, kendisini "Muhafazakar Demokrat" kimliği ile halka takdim etti. Ancak bu kavramın içini doldurma ve vatandaşlara anlatma noktasında çok fazla bir şey yaptığı söylenemez. Bunun çeşitli sebepleri olabilir. En başında, Partinin henüz çok genç olması, geleneklerinin yeterince oluşmamış olması ve kuruluşunun hemen ardından iktidara gelerek büyük sorumluluk üstlenmesi vb. Velhasıl, şimdiye kadar, Erdoğan'ın danışmanlarından birinin sanırım doktora tezi olarak "Muhafazakar Demokratlık"ı işleyen bir kitabından ve yine bu isim altında düzenlenen bir panelden başka bilimsel açıdan derinlemesine bir çalışma görülmedi. Belki bu yüzden de olacak ki; AK Parti'yi "Muhafazakar Demokrat" kimlik dışında bir yerlere yakıştırma gayretleri eksik olmuyor. Her fırsatta "Değiştiler-değişmediler..." polemiklerinin yanı sıra, irtica yaftasını yapıştırma niyetinde olanlar da az değil!.. Öyle ki, Genelkurmay Başkanı'nın yaptığı "Yıllık Değerlendirme" konuşmasında; "İrticanın devlette kadrolaşma alanında mesafe kaydettiği"ne dair açıklaması, bazı yazarlar tarafından, AK Parti iktidarının hedef alındığına hamledildi... Mustafa Bumin'in konuşmasında ise, AK Parti; kapatılan Refah ve Fazilet partileri hatırlatılarak açık bir biçimde hedef tahtasına kondu! Örnekleri çoğaltmak mümkün... İşte böyle bir ortamda; Başbakan Erdoğan'ın, The Economist Group'un (Economist Konferansları) çerçevesinde düzenlediği, "Türk Hükümeti ile 14. Yuvarlak Masa Toplantısı"nda yaptığı açıklama bizce büyük önem arzediyor. Okuyalım: "Avrupa'da Hıristiyan Demokratik Partiler vardır veya dünyanın çeşitli ülkelerinde Hıristiyan Demokrat Partiler vardır. Biz partimizi kurarken bu konuda çok hassas davrandık... Onun için gelen teklifler içinde veya zaman zaman yaptığımız think-tanklerde; bize (Türkiye'de de bir Müslüman Demokrat Parti olmaz mı? Böyle bir şey gerekmez mi?) diye sordukları zaman, biz değerlendirmelerden sonra şu karara vardık: Hayır, Müslüman Demokrat Parti kurmayı biz bir defa dinin sitismarı olarak görüyoruz ve dinimizin istismar edilmesine de bu vesileyle asla zemin hazırlamayız, dedik. Bundan dolayı da biz, "Müslüman Demokrat"; bu iki kavramı yan yana koymadık. Çünkü ülkemiz zaten büyük çoğunluğu ile Müslüman. Kaldı ki, bir başka yanı var, bu din üzerinden siyaset getirir ki, biz buna temelden karşıyız dedik..." Anlaşılan AK Parti'nin kendisini hem kitlelere hem de devlet kurumlarına anlatma noktasında daha çok çalışması gerekiyor. Çünkü bazıları ısrarla iktidar partisini olduğundan farklı bir formatta algılamaya devam ediyor. Bu konuda sıkıntı büyüyecekmiş gibi de görünüyor!.. Erdoğan'ın yukarıdaki açıklaması, basında gerektiği gibi yankı bulmadı. Halbuki bu gerekliydi. Başbakanın bir de "Ilımlı İslam" deyimi ile alakalı çok mühim bir açıklaması oldu; bunu da pazar günkü yazımızda ele almaya çalışacağız.