Adalet ve Kalkınma Partisinin, aleyhine açılan kapatma davası ile ilgili olarak Yargıtay Başsavcılığının iddianamesine verdiği 98 sayfalık cevap dün, internet sitelerinde tam metin olarak yer aldı. Tabiatıyla çok uzun bir metin olduğu için; iddianame ile ilgili düşüncelerimizi bir güne ve bir tek yazıya sığdırarak sizlere aksettirmek mümkün değil. Bilahare daha detaylara girmek üzere, bugün çok kısa bir özet yapmak istiyorum. Öncelikle ifade edelim ki, ön savunma; daha doğrusu bu savunmanın başlığındaki ismiyle "iddianameye cevap"; oldukça keskin ve net bir üslupla kaleme alınmış. Söz konusu davanın hukuki olmadığı kesin bir dille ifade edilerek; AK Parti hakkında yapılan suçlamaların hiçbirisinin kabul edilmediği belirtiliyor. Başlangıç bölümünde davanın neden hukuki olmadığı ve tamamen siyasi nitelik taşıdığı izah edilirken, çarpıcı örnekler veriliyor. Başsavcılığın kullandığı dilin taşıdığı sakıncaların tek tek altı çiziliyor. Mesela iddianamenin 142.'nci sayfasında; ".... Karşı devrimcilerin bugün azınlıkta değil, iktidarda olduğu..." ifadesi öne çıkarılarak; bahse konu davaya ve ilgili iddianameye yansıyan niyet ve zihniyet irdeleniyor. Yukarıdaki ifadeler herhalde bir yerlerden size tanıdık gelmiştir!.. 1950 yılından beri yapılan bütün seçimlerin sonucunu bir "karşı devrim" olarak niteleyen, yani daha açıkçası; seçim sandığına ve milletin iradesine itibar etmeyen, otoriter ve totaliter yaklaşımın bire bir yansıması değil midir? Daha önce Refah ve Fazilet Partisi hakkındaki kapatma davalarında da, dönemin Başsavcısı Vural Savaş; "Habis Ur", "Kan Emiciler" vb. hukuk dışı tanımlama ve nitelemeler yapılmıştı. Anlaşılıyor ki, aynı zihniyet bu iddianameye de hakim durumda... Ancak bunun ötesinde iddianamenin zayıflığı, bazı CHP'liler tarafından bile kayıtlara geçirilmişti. Şimdi AK Parti bu cevap metninde, başsavcılığın iddialarının ne kadar hukuki dayanaktan yoksun ve afaki olduğu; uluslararası hukuki metinlere de atıf yaparak tek gösteriliyor. Bu metinlerin başında elbette Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi ve Venedik Komisyonu Kriterleri geliyor. Çok sayıda eski iç hukuk ve AİHM kararlarından da örnekler verilerek; iddianamenin, ne kadar sübjektif ve siyasi nitelikli olduğu açıklanıyor. Ön savunmada, bu davanın hukuka, demokrasiye, ülke ve millete ve devletin bütünlüğüne zarar verdiği özellikle vurgulanıyor. Daha sonraki yazılarımızda geniş örnekler vererek üzerinde duracağız. Ancak kısaca şunu da belirtelim ki, kapatma davasının esas gerekçesini teşkil eden baş örtüsü meselesinin, insan hakları, demokrasi ve hukukun üstünlüğü çerçevesinde geniş bir irdelemesi yapılmış. Bu çerçevede baş örtüsünün bireysel hak ve üniversitelerin özerklik statüsünü ilgilendiren bir konu olduğu vurgulanmış. Bu arada eski başbakan ve cumhurbaşkanlarının baş örtüsü ve imam hatip okulları hakkındaki düşünce ve ifadelerinden çok sayıda örnekler verilmiş... Görülen o ki, AK Parti'nin bu cevabı geniş ve yoğun tartışmalar başlatacak. Bu bir yerde çok da faydalı olacak. Zira bu dava, demokrasinin gelişip gelişmemesi ile doğrudan ilgili bir mesele!..