Alamanya, Alamanya -2-

A -
A +

Çünkü yazımızda, kırk küsur yıl önce Almanya'ya giden (Birinci nesil) işçilerimizin durumundan kısaca bahsetmiştik... Ama bugün artık ikinci ve hatta üçüncü nesil gurbetçiler, bu ülkenin ekonomik, politik ve sosyal hayatında önemli bir yer kaplıyor. Almanya'da yaşayan Türklerin, ülkedeki yabancı nüfusa oranı yüzde 30 civarında. Resmi rakamlara göre yaklaşık 2 milyon üç yüz bin Türk (Fiili rakamın bunun epeyce üzerinde olduğu belirtiliyor...) bu ülkede yaşıyor. Hali hazırda 730 bin gurbetçimiz Alman vatandaşlığı statüsünü kazanmış durumda... Ve bunlar artık ülke siyasetinde, özellikle yerel parlamentolarda ve belediye meclislerinde önemli siyasi görevler üstleniyor! Alman yüksek öğretim kurumlarında okuyan Türk öğrenci sayısı kırk bine yaklaşıyor. Ve en önemlisi de, oradaki Türklerin ekonomik hayatta gösterdiği etkinlikler... 1960'lı yılların başından itibaren çoğunu tahta bavulla Almanya'ya gönderdiğimiz ve en zor, en çileli işlerde istihdam edilen, haklarında "EN ALTTAKİLER" diye kitap yazılan bu (EKONOMİK AKINCILAR), şimdilerde, aynı ülkede yetmiş bin civarında iş yerine sahip bulunuyor ve onbinlerce Alman'a da patronluk yapıyor. Vural Öger'in firması Almanya'daki en büyük altı turizm şirketi içinde yer alıyor. 1970 yılında bu ülkeye makine ustası olarak giden Aydın Yardımcı, Avrupa'da en büyük koyun eti satıcısı olarak sıyrılabiliyor... Kemal Şahin'in firması Alman Ordusunun paraşüt bezini imal ediyor vs... Bunlar sadece birkaç örnek. Time dergisinin 27 Kasım 1995 tarihli nüshasında, Almanya'daki Türk işçilerinin statüsünde meydana gelen değişiklik çarpıcı bir röportajla anlatılıyordu. Temel sonuç şu idi; "Bir zamanlar Almanya'nın toplum ölçüsünün dibinde sıkışıp kalan Türkler, milletin en yeni nüfuzlu iş adamı oluyorlar..." Evet, birinci nesil gurbetçilerimiz çok çile çekti, ikinci kuşağın önemli bir kısmı, yabancılaşma, dejenerasyon ve kozmopolit yaşantı sebebiyle "kayıp nesil" durumuna düştü. Ama her şeye rağmen, gurbetçilerimiz Almanya'da bir varlık ve kimlik oluşturabildiler... Bugün onların sahip olduğu kültürel ve sosyal dernek sayısı binlerle ifade ediliyor. Keza bir kısmını kiliselerden dönüştürdükleri, ama çoğunu inşa ettikleri cami ve mescit sayısı da binlerledir. Onların vasıtasıyla İslam dinini tanıyıp kabul eden Alman sayısı da hayli kabarıktır. Evlilik yoluyla, Almanlarla meydana gelen akrabalık bağları her geçen gün genişliyor! Almanlar da Türk kültürünü gün be gün daha yakından tanıyorlar. Türkiye'ye gelen Avrupalı turistlerin içinde Almanların her yıl, açık ara birinci olmasının temelinde yatan etkenler irdelenirse, iki ülke arasındaki kültürel ve ekonomik bağların seviyesi rahatlıkla tespit edilebilir. Bu satırlar, özetin de özeti bir bahis... Yani Bayan Merkel gibi, Hıristiyan Demokrat Parti'ye mensup bazı siyasetçiler, AB üyeliğimize karşı çıksa da, bunun fazla ürkütücü bir tarafı yok. Nitekim bizden önce, AB'nin Genişlemeden Sorumlu Komiseri Alman Sosyal Demokrat Gunter Verheugen ve Koalisyon Ortağı Yeşiller Partisi'nin popüler milletvekili Claudia Roth, Bayan Merkel'in Ankara'da söylediklerine kesin olarak karşı çıktı! Göreceksiniz, haftaya Sosyal Demokrat Başbakan Schröder gelecek ve bambaşka şeyler söyleyecek. Almanya'daki Türkiye Araştırmaları Merkezinin Başkanı Prof. Faruk Şen'in açıklamasına göre, geçen Aralık ayında yapılan kamuoyu yoklamasında, Almanların yüzde ellisekizi Türkiye'nin AB'ye girmesini istiyor. Bu oran Sosyal Demokratlar arasında yüzde 66'ya çıkıyor. En önemlisi, Hıristiyan Demokratlar da bile yüzde kırk üçe yükselmiş... Yani, en erken 2006 yılında iktidara gelme ihtimali bulunan muhalefet lideri Bayan Merkel, kendi partisi içinde bile, blok halinde bir desteğe sahip değil. Çünkü, partisi 730 bin Türk asıllı seçmenin öfkesini göze alacak kadar siyasi miyop değil... Yani, ALAMANYA'dan endişeye mahal yok!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.