ABD Başkanı Bush, 11 Eylül saldırılarından sonra; "Teröre karşı Haçlı Seferlerini başlattık..." türünden bir ifşaatta bulunmuştu. Daha sonra bu açıklamaya karşı tepkiler yükselince, Bush'un danışmanları, sözcüleri vs. "Haçlı Seferi" sözünü tevil etmeye çalışmıştı. Yanlış hatırlamıyorsak, daha sonra Bush da; "istemeyerek ağzımdan kaçtı..." gibi bir mazeret belirtmişti. Ancak ne o zaman, ne de daha sonra, kimse bu tevillere ve "istemeyerek ağzından kaçırma" gibi manevralara pek inanmamıştı. İnanmamak için elbette ortada sebepler vardı. Bush'un o sözünden ziyade; onun ve etrafındakilerin politik kararları ve buna uyan eylemeleri, işin gerçek yüzünü ortaya koyuyordu. Nitekim geçen dört yıllık süre içinde, ABD Başkanı ve ekibi, zaman zaman değişik görüntüler verse de; temelde beyanları ve icraatıyla, "Haçlı Seferleri" anlayışının esasen kafalarında yer etmiş olduğunu hep bir şekilde izhar ettiler. Son olarak Bush'un "İslamcı Faşistler" lafı, bu durumu bir kere daha kanıtlamış oldu! "Medeniyetler Çatışması" tezlerinin bilimsel(!) çalışmalarını yıllar önce tamamlayan Amerika, bunun pratiğini hayata geçirmek için de yine "Büyük Projeler" üretti. Fakat bu projelerin uygulaması, şu ana kadar tam bir fiyasko oldu... Dünyayı büsbütün karıştırmak hâlâ yetmiyormuş gibi, ateşin üstüne körükle gitmeye devam etmeleri, kim bilir insanlığı daha ne gibi felaketlerle yüz yüze bırakacak!.. Bush'un "İslamcı Faşistler" sözü, tahmin edileceği gibi Müslümanlar arasında büyük tepkilere yol açtı. ABD'deki birçok İslami kuruluş arasında koordinasyon sağlayan; Amerikan İslami İlişkiler Konseyi Başkanı (CAIR) Pervez Ahmed'in bu konudaki protesto mektubu medyada yayınlandı. Pervez Ahmed, Bush'a şöyle sesleniyor: "Daha önce çeşitli vesilelerle İslam'ın barış dini olduğunu dile getirmiştiniz. En son kullandığınız sözde ise, barış dinini faşizmin çirkinliği ile eşitlediniz. 'İslamcı faşistler, militan cihatçılık, İslami radikalizm ve totaliter İslam imparatorluğu' gibi düşüncesizce terimler, ulusumuzun görüntüsüne ve çıkarlarına bütün dünyada ve özellikle İslam Dünyasında büyük zarar veriyor. Bu ifadeler, teröre karşı savaşın aslında İslam'a karşı olduğu algılamasına yol açıyor..." CAIR gibi Müslümanların kurduğu daha birçok kuruluşun temsilcileri, Bush'un bu ifadelerinden ötürü kendisini protesto etti. Ancak bu protestoların ne ABD Başkanı'nın ne de onun etrafını sarmış olan "Neo Con"ların anlayışına etki etmesini haliyle beklememek lazım... Ama bu anlayışın yol açtığı diğer vahim gelişmelere mutlaka dikkat çekmek gerekiyor. Bakınız kamuoyu araştırma kuruluşlarından Gallup'un yaptığı çalışmada ortaya çıkan sonuçlar ne diyor: Amerikalıların yüzde 39'u Müslümanlar aleyhinde duygular ve önyargılar beslediğini itiraf ediyor. Öyle ki, bu yüzde 39'luk kitle Müslümanların özel bir kimlikle dolaşması gerektiğini söylüyor!.. Alın size faşizm, alın size ırkçılık... Yüzde 59'u ise bunun tersi görüşe sahip. Diğer taraftan aynı araştırmaya göre Amerikalıların yüzde 41'i Müslümanlarını havaalanlarında daha sıkı güvenlik aramalarından geçmesi gerektiğini ifade ediyor. Alın size bal gibi ayrımcılık yani Amerikancasıyla "diskrimiasyon"!.. Neyse ki, yüzde 57'si bu görüşe katılmıyormuş. Yine aynı araştırmaya göre, yüzde 31'lik bir kesim de, bindiği uçakta Müslüman görünce rahatsızlık duyuyormuş! Amerikalıların yüzde 22'si de Müslüman komşu istemiyormuş... 11 Eylül'den beri büyük baskı ve tehditlerle karşı karşıya kalan Müslümanların bu ülkedeki yaşantısı, öyle anlaşılıyor ki, bundan böyle daha da çekilmez hale gelecek. Son beş-altı gündür, İngiltere ve Amerika'da verilen güvenlik alarmının bu memleketlerdeki bütün insanların hayatını çok kötü biçimde etkilediği açıktır. Resmi beyanlarda, İslamiyete ve Müslümanlara karşı kin ve nefret uyandıracak unsurların bulunması tehlikeli sonuçlar doğuruyor. Medya organlarının saptırıcı ve yönlendirici haber ve yorumları da işi öyle bir noktaya getiriyor ki, oralarda yaşayanlar olup bitenlerden kitle halinde Müslümanları sorumlu tutuyor. Peki bu tırmanışın sonu nereye varacak? Bush ve etrafındakiler bunu hiç düşünüyorlar mıdır acaba?