Aman ha, su meselesini unutmayalım!..

A -
A +

Su konusunda toplum olarak, pek parlak sayılacak bir noktada olduğumuzu söyleyemeyiz! Zira Türkiye'de su meselesi, genellikle İstanbul, Ankara, İzmir gibi büyük şehirlerde susuzluk baş gösterdiğinde veya ülke genelinde yağış azlığı sebebiyle kuraklık yaşandığında gündeme gelir. Oysa su meselesi, sadece sıkıntılı zamanlarda değil; her dönemde üzerinde önemle durulması gereken bir konudur. Çünkü su, canlıların yegane hayat kaynağıdır ve alternatifi de yoktur... Geçen haftanın yarısını Eskişehir'de geçirdim. Eskişehir'de, Deprem Araştırma ve Uygulama Merkezi, TUBİTAK, Baraj Güvenliği Derneği ve İnşaat Mühendisliği Odası tarafından düzenlenen son derece önemli bir su sempozyumu vardı. 13-15 Mayıs günlerinde, Osmangazi Üniversitesi Kongre ve Kültür Merkezi'nde gerçekleşen uluslararası katılımlı "II. ULUSAL BARAJ GÜVENLİĞİ SEMPOZYUMU"nun, ülkemizin entelektüel birikimine büyük katkı yaptığını özellikle belirtmeliyim. Üç gün boyunca, on ayrı oturum ve bir panelde sunulan seksen adet bildiri, kalabalık ve ilgi derecesi yüksek bir dinleyici topluluğu tarafından takip edildi. Bildiriler daha önceden, yaklaşık dokuz yüz sayfalık dev bir kitapta toplanıp basıldığından, özellikle akademik çevreler için çok önemli kalıcı bir bilgi kaynağı olarak da kişisel ve kurumsal kütüphanelerde yerini aldı. Sempozyumdaki bütün tartışma ve müzakerelerin, ayrıca Baraj Güvenliği Derneği'nin kurumsal sitesinde (www.barajguvenligi.org) yayınlanacağı bildirildi. Sempozyumun ağırlık noktası teknik konular ve tebliğ sunan katılımcıların büyük ekseriyeti, mühendis kökenli uzman ve akademisyenler olmasına rağmen; suyla ilgili ekolojik meseleler, su ve çevre kirlenmesi, iklim değişiklikleri ve bunların yol açtığı sosyal ve siyasi problemler ile uluslararası boyutta gelişen su ihtilafları da tartışıldı. Türkiye'nin su politikası ve Orta Doğu'daki önemli su kaynakları konusunda ben de iki tebliğ sunma fırsatı buldum. Memnuniyetle ifade edelim ki, pek çoğunu genç yaştaki uzman ve akademisyenlerin hazırladığı bildiriler, alanında çok orijinal fikir ve yenilikleri ihtiva ediyordu. Mesela bir bildiri (diğerlerine haksızlık olmaması için burada isim vermiyorum), tam 2830 ayrı deneyin sonuçları analiz edilerek hazırlanmıştı... Bu çalışmalara bakarak, tarımsal ve sınai kalkınması büyük ölçüde su kaynakları ve baraj yapımına bağlı olan ülkemizin, gelecekte önemli atılımlar yapabileceğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Türkiye su zengini bir ülke değil. Ancak halen su potansiyelinin ancak üçte birini kullanabiliyor. Topraklarının da yüzde 55-57'sinde sulu tarım yapabiliyor. Demek ki, daha almamız gereken çok mesafe var. Ama en başta suyumuzun kıymetini bilmemiz lazım. Böyle sempozyumlar, bilgi birikimimizi güçlendirdiği gibi, toplumsal ölçekte su bilincimizin yükselmesi için de önemli katkılar sağlıyor. Bu vesile ile, Baraj Güvenliği Derneği Başkanı ve Sempozyum Düzenleme Komitesi Başkanı Prof. Dr. Sayın Hasan Tosun ve arkadaşlarına şahsi teşekkürlerimi bir kere daha buradan da iletmek isterim. Organizasyon hakikaten mükemmeldi. Baştan sona her şey saat gibi düzenli işledi. Emeği geçen herkese teşekkürler.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.