Anayasa Mahkemesi ve tutarlılık!..

A -
A +

Anayasa Mahkemesi bugün önemli bir davayı görüşecek... CHP ve DSP'li milletvekillerinin; Anayasa'nın 10 ve 42'nci maddelerinin değişikliği ile ilgili olarak açmış bulundukları; değişikliğin iptal edilmesi veya yok sayılması ile ilgili davadan bahsediyoruz. Bu dava ile ilgili olarak ortaya çıkacak karar; her şeyden önce Yüksek Mahkemenin içtihatlarındaki tutarlılık açısından önem arz ediyor. 27 Nisan 2007 tarih ve K. 2007/54 sayılı karardan (meşhur 367 kararı...) sonra; Anayasa Mahkemesi'nden çıkan bütün kararlara doğal olarak daha değişik gözle bakılır oldu... Oysa 5 Temmuz 2007 tarih ve K. 2007/68 Sayılı karar (CHP ve 10'uncu Cumhurbaşkanı Necdet Sezer'in açmış oldukları birleştirilmiş iptal davası) ile 27 Eylül 2007 Tarih ve K. 2007/86 sayılı kararları çerçevesinde baktığımızda; normal şartlar altında bugün görüşülecek davanın da reddedilmesi gerekir. Çünkü bahsi geçen her iki kararda da Anayasanın lafzına ve ruhuna uygun olarak; bir sonuç çıktığını görüyoruz. Bugün görüşülecek olan davada; özetle yapılan AY değişikliğinin, Anayasanın değiştirilemez hükümlerine aykırılık teşkil ettiği ileri sürülerek; bu sebeple muhteva yönünden denetlenerek iptal edilmesi veya yok hükmünde sayılması isteniyor. Oysa Anayasa'nın 148'inci ve 153'üncü maddelerinde; Yüksek Mahkemenin Anayasa değişiklikleri ile ilgili olarak sadece şekil yönünden yetki sahibi olduğu hükme bağlanmıştır. Diğer taraftan Anayasa'nın 7'nci maddesinde, yasama yetkisinin TBMM'ye ait olduğu ve bu yetkinin devredilemeyeceği ifade edilmektedir. Keza 87'nci maddede Meclis'in görev ve yetkilerinin şümulü düzenlenmiştir. Yine Anayasa'nın 175'inci maddesi de Anayasa değişikliğinin nasıl yapılacağını hükme bağlamıştır. Nitekim Anayasa Mahkemesi; yukarıda sayısı verilen Temmuz ve Eylül 2007'deki kararlarında bu maddelere de atıf yaparak; bir yasama görevi olan Anayasa değişikliği yapma konusunda Meclis'in başka bir organla paylaşılamayacak olan yetkisine vurgu yapılmaktadır. Hal böyle iken; "hukuk devleti" olgusu yerine, "yargıçlar devleti-jüristokrasi" anlayışını yerleştirmek isteyenler; Anayasa Mahkemesinin, kendisinde bulunmayan bir yetkiyi kullanarak; yani Anayasayı açıkça ihlal ederek karar almasını talep ediyorlar!.. Tekrar edelim; Anayasamıza göre yasama yetkisi, devredilemez ve paylaşılamaz bir şekilde Millet Meclisine aittir. Nitekim Anayasa 153'üncü maddede; Anayasa Mahkemesinin yetkisi çerçevesinde yapacağı inceleme ve denetimlerde; kendisini kanun koyucunun yerine koyarak yeni bir uygulamaya yol açacak biçimde karar alamayacağı belirtilmiştir. 1961 Anayasasında, ilk başta Anayasa Mahkemesinin; Anayasa değişiklikleri ile ilgili hiçbir denetim yetkisi yoktu. Ancak buna rağmen AYM, 1970 yılında bu yolda bir karar alınca; 1971 yılında Anayasa değişikliği yapılarak; Mahkemenin yetkisi sadece şekil yönünden inceleme ve denetimle sınırlandırıldı... 1982 Anayasasında ise; AYM'nin Anayasa değişiklikleri ile ilgili inceleme yetkisi, yine sadece şekil yönüyle sınırlandırılarak ve bu şekli inceleme ve denetimin ne olacağı tek tek sayılarak; (teklif ve oylama çoğunluğu ve ivedilikle görüşülemeyeceği hususları) kesin biçimde sınırlandırılmıştır. Anılan iki kararda da, AY Mahkemesi bu hususu belirtmiştir. Mesele bu kadar açık biçimde ortada iken; TBMM'nin neredeyse dörtte üç çoğunluğu (yüzde 74.7) ile, yani 411 milletvekilinin oyu ile kabul edilmiş bir AY değişikliğinin mesela beşe karşı altı oyla herhangi bir şekilde iptal edilmesi veya yok hükmünde sayılması gerçekten garabet olur!.. Onun için bu iptal davasının normal sonucunun ret olması gerektiğini bir kere daha vurgulayarak yazıyı noktalayalım.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.