Anayasa tartışmaları saptırılıyor...

A -
A +

Bu?ülkede önemli meseleler gündeme geldiğinde, sanki görünmez bir "el" hemen devreye girer ve işi mecrasından saptırıverir! Hatırlayınız daha önce, Ceza Kanunu Meclis'te müzakere edilirken; metres hayatı yaşayan bir kişinin davası üzerinden, bütün Türkiye bir anda zinanın suç olup olmaması konusuna magazinel biçimde kilitlenmiş; bu temel kanunun çok önemli başka hükümleri bütünüyle gözden kaçmış, hiç tartışılmamıştı. Bu yüzden yapılan yanlışlıklar ve daha sonra meydana gelen boşluklar hakkında da, iş işten geçtikten sonra, faydasız yere fazlasıyla ahkam kesilmişti... Şimdi aynı şey üstelik mükerrer biçimde, anayasa tartışmaları için cereyan ediyor. 2007 Yılında "Bilim Kurulu"nun hazırladığı taslak, gerektiği gibi tartışılmamış, tartışılamamış; dahası başka taktik hatalar sebebiyle, neredeyse bir rejim bunalımına malzeme olacak şekilde istismar edilmişti. Herkes biliyor ki, 2011 ve 2012 boyunca, Türkiye'de en geniş ve en yoğun şekilde tartışılacak (Ki, olması gereken de budur...) mesele, yeni anayasanın muhtevası ve bunun müzakere sürecidir. Seçim propagandası çalışmalarının ana malzemesi elbette yeni anayasa olacaktır ve mutlaka olmalıdır. Sadece siyasi partilerin değil, üniversitelerin, bilim adamlarının, sivil toplum kuruluşlarının, meslek teşekküllerinin ve bu sürece katkı yapmak isteyen birey, grup veya kurum olarak herkesin, her kesimin yeni anayasa yapma sürecine dahil olması elzemdir. Ancak bu şekilde geniş katılımlı ve toplumsal mutabakata dayalı bir metin ortaya çıkabilir. TÜSİAD'ın yeni anayasaya hazırlık ve prensipler çerçevesinde, bazı uzmanlara yaptırdığı çalışma, kimilerince daha baştan mahkum edildi... Sebebi de,?"Değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez" denilen AY 2. ve 3. maddeleri hakkında, değiştirilebileceği yönünde yapılan değerlendirmeler. MHP Genel Başkanı, bu konuda TÜSİAD Başkanı ve eşinin firmalarını boykot etme çağrısında dahi bulundu. Daha önce de merhum Türkeş, Sakıp Sabancı'ya karşı benzer bir çıkışta bulunarak "Ne mozaiği ulan!.." diye gürlemişti. Şayet tabular, ön yargılar ortadan kaldırılamaz ve her değişiklik teklifinin altında bölünme-parçalanma maksatları aranırsa, sağlıklı bir anayasa tartışmasının yapılması mümkün olmaz. Bunun altını çizelim. Prensip itibariyle her hüküm tartışılabilir. Nitekim, 1961 Anayasasında, sadece devletin şeklinin cumhuriyet olduğunu tanzim eden 1. Madde hakkında değişmezlik hükmü vardı. Üstelik 1961 Anayasasının 2. maddesinde Cumhuriyetin nitelikleri daha sağlam esaslara bağlanmıştır. Zira 1961/2'de, "Türkiye Cumhuriyeti, insan haklarına ..... dayanan, milli, demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" deniliyor. 1982/2'de ise, "Türkiye Cumhuriyeti, ...... insan haklarına saygılı.... Demokratik, laik ve sosyal bir hukuk devletidir" diyor. "İnsan haklarına dayanmak", "İnsan haklarına saygılı olmak"tan daha kuvvetli bir argümandır. Zira saygılı olmanın sınırının nerede başlayıp nerede bittiği belirsizdir. Az veya çok saygılı olmak söz konusu olabilir... Demek ki, en azından bu maddedeki ifadeyi düzeltmek ve güçlendirmek için dahi bir değişiklik yapmak gerekiyor. Değiştirmek demek her şeyi kaldırıp atmak değildir. Yersiz telaş ve korkulara gerek yok. Herkes sakin ve sağduyulu olmalı. Yüz küsur maddeden müteşekkil olacak bir anayasanın sadece iki maddesine takılmak, orada sıkışıp kalmak sağlıklı bir tutum değildir. Ayrıca bu bahane ile konuyu hemen mecrasından saptırmak isteyenler de boşuna heveslenmesin. Millet bu konuda yeterince şuurludur!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.