Ankara'daki gazetecilik İstanbul'dan çok farklıdır. Buna paralel olarak, Ankara'daki gazeteciler de epeyce farklıdır. En azından bir kısmı oldukça farklıdır... Medyanın merkezi olarak İstanbul bilinir. Zaten de öyledir. Lakin medyada yer alan haberlerin yüzde doksanı, belki de daha fazlası, Ankara kaynaklıdır!.. Aslında bu durum bile, tek başına medya üzerindeki siyaset ve bürokrasi gölgesini yeterince gözler önüne sermektedir. Ankara'daki gazetecilik, bazı yönlerden hareketli ve değişken görünmekle birlikte; hakikatte çok statiktir! Meclis, Bakanlıklar, siyasi parti merkezleri, askerî cenah, yargı, haber açısından son derece münbit bazı devlet daireleri vs. Buralardaki aktörler de öyle pek sık değişmez!.. Kimi satıhtadır, kimi derinde... Kimi hep kuytuda, gölgede kalmayı yeğler! Kimileri de figüran kullanır. Mesela otuz, kırk, hatta elli yıldır; kişisel olarak siyaset veya bürokrasi mahfillerinde, haberlere kaynaklık eden kişiler var... İlle de isim vermemiz gerekmiyor. Hepsini siz de tanıyorsunuz! Ankara'daki gazetecilerin büyük bir kısmı da, bu yapıya uygun bir biçimde kendisini formatlamış durumdadır... Mesleğini etik kurallar içerisinde, dürüstçe yapanlara saygımız büyüktür... Aşağıda dile getireceğimiz hususlar için, bu kategorideki meslektaşlarımızı peşinen tenzih ederiz! Lakin siyasetçiden fazla siyasetçilik, askerden fazla askercilik yapan; yani gazetecilik kisvesi altında, başka işleri yapmayı da meslek edinenlere söyleyecek çok şey vardır. Evveliyetle bazı arkadaşların, artık postal parlatmaktan vazgeçmelerini salık veririz... Zira devir artık değişti. O arkadaşlar da gidişatı doğru okusalar, hem kendileri hem de ülke için, çok daha iyi olacak. Her fırsatta, ilgili-ilgisiz mevzularda; askerlere mikrofon uzatıp; "Paşam bu konuda ne düşünüyorsunuz?" türünden absürd soruların, artık herkese gına getirdiğini görmeli bu arkadaşlar... Tamam... Şimdiye kadar bazıları bu yöntemle epeyce şöhret ve servet devşirdi belki ama; "İsminin açıklanmasını istemeyen üst düzey bir komutan..." şeklinde başlayan haber ve yorumlara da, vatandaş yeter artık diyor!.. Anayasa Mahkemesi kararının açıklanmasından sonra; Genelkurmay Başkanı Org. Yaşar Büyükanıt ile bazı meslektaşlarımız arasında geçen diyalog, gerçekten çok ibret vericidir. Sayın Büyükanıt nezaket kuralları içinde; ama bir o kadar da dikkat çekici bir biçimde, bazı arkadaşlara demokrasi ve hukuk dersi verdi... "Benden nasıl bir yorum bekliyorsunuz? Bu soruyu gerçekten cevaplamamı istiyor musunuz? Bunu doğru buluyor musunuz? Hadi çekinmeyin söyleyin Allahınızı seversiniz!.." Genelkurmay Başkanı âdeta feveranla şunları söylüyor: "Asker olarak en yüksek mahkemenin kararına nasıl yorum getirebilirim? Bunu benden bekleyemezsiniz. Bekliyorsanız söyleyin..." Bugüne kadar sayısız kere, bu türden yersiz ve saçma sorular sormuş olan malum isimler; en azından böyle bir cevabı niçin beklediklerini veya beklemediklerini dahi söyleyemedi!.. Şüphesiz gazetecilik mesleği adına, hiç iyi bir görüntü değildi. Sözü uzatmaya gerek yok: Umarız "askerlere yakın olma" pozisyonunu, mesleki açıdan bir ayrıcalık telakki eden bazı arkadaşlar; bu zihniyetin hiç de çağdaş bir yaklaşım olmadığını anlar ve kabullenirler...