Bugüne kadar seçimlere giren bütün partiler, kendilerini hep (en iyi sonucu alacağız) diye motive ettiler. Geçmişte örnekleri görüldüğü üzere, kesin baraj altında kalanlar dahi, tek başına iktidar iddiasında bulundular!
Şayet seçimler anketlerle ve tahminlerle kazanılıyor olsaydı, yüzlerce siyasi parti, bugün tabelalarıyla tarihin tozlu raflarında yer almak yerine aktif politika içinde olurdu!.. Keza binlerce, on binlerce eski siyasetçi de, erkenden havlu atıp emekli hayatına geçmemiş olurdu. Dememiz o ki, kesinleşmiş sandık neticelerinden maada, söylenen her söz ve yapılan her tahmin (bilimsel yöntemlerle yapılan kamuoyu araştırmaları da dâhil), bir iddia; kimi vakit bir yönlendirme teşebbüsü ve nadir olarak da birtakım verilere dayanarak, yapılmaya çalışılan ön kestirimlerdir. Objektif ve ilmî esaslara dayanılarak yapılan kamuoyu araştırmaları, doğru veya doğruya çok yakın sonuçlar verir. Böyle doğru ve gerçekçi tahminlerin sayısı, her bir genel veya yerel seçimde daima azınlıkta kalır. Öyle ki, bazen onlarca kuruluş arasında ancak bir veya iki tanesi tam isabetli tahminde bulunma başarısını gösterir. Geriye kalanların ekseriyeti, istatistik ilminin kabul ettiği hata paylarının çok ötesinde büyük yanılgı içine düşerler. Ancak bunlar hiçbir şey olmamış gibi, pişkin pişkin atıp tutmaya devam ederler. Bazıları ipin ucunu fazla kaçırdığı için piyasada tutunamaz hâle gelir ve kepenkleri indirmek zorunda da kalabilir. Geçmiş dönemlerden bazı isimleri sizler de hatırlayacaksınız. Ama bir kısmı tamamen unutulmuş olduğu için artık esamesi okunmuyor…
14 Mayıs seçimlerine on gün kaldı… Ve bugünden itibaren artık seçim tahminleri yayınlanmayacak. Şimdiye kadar, birbirinden çok farklı ve çok sayıda anket yayınlandı. “Altmışa-kırk” diye, saçma sapan oranlar bile telaffuz edildi iyi mi?! Bakalım 14 Mayıs akşamı, bu tarz üfürmelerde bulunan, sözde kamuoyu araştırma şirketlerinden kaç tanesi, amiyane tabiriyle şişecek! Yalnız bugünden şunu söyleyebiliriz; Bazıları öteden beri yaptığı gibi, utanmadan arlanmadan ortalıkta dolaşıp konuşmaya ve hiçbir şey olmamış gibi davranmaya devam edecek… Milletimiz elbette yüzsüzlere sandıkta bir kere daha dersini verecek, endişeniz olmasın. Ve necip Türk milleti, ülkeye hizmet sunan kadroların hakkını teslim edecek. Cumhurbaşkanı Erdoğan, dün Rize ve Trabzon’da idi. 21 yıllık “ESER VE HİZMET” siyasetini özetledikten sonra, Kemal Kılıçdaroğlu’na şöyle seslendi: Peki senin referansın nedir? Bugüne kadar ne yaptın?..
Evet, bu sorunun cevabı önemli. Ve halkımız sandık başına gittiği vakit, bu cevabı daha doğrusu (verilemeyen cevabı) akılda tutarak tercih yapacak. Bakınız dün, Trabzon’u Gümüşhane’ye bağlayan Yeni Zigana Tüneli hizmete açıldı. Her biri 14,5 km uzunluğunda çift tüplü tünel, Avrupa’nın en uzunu. 2018’de Rize’yi Erzurum’a bağlayan İkizdere-İspir yolunun Ovit Dağı geçişindeki Ovit Tüneli açılmıştı. Onun da uzunluğu 14 km…
AK Parti iktidarının 21 yılda yaptığı dev eserleri sayarken dahi, insanın nefesi tükeniyor. Sadece tünelleri saymak bile böyle. Bakınız yalnızca Artvin topografyasında tam 115 tane tünel var… Evet, yanlış okumadınız yüz on beş tane… Birkaç gün evvel hizmete giren Ankara-Sivas hızlı tren yolunda da toplam uzunluğu 66 km olan 49 tünel var. 2013 yılında hizmete giren ve bugüne kadar yüz milyonlarca yolcuyu Boğaz’ın altından İstanbul’un Avrupa ve Asya yakasına taşıyan Marmaray toplam 13,2 km uzunluğunda… 2016’da hizmete giren ve Marmara’nın altından her gün on binlerce otomobile kıtalararası sefer yaptıran Avrasya Tüneli de 14,6 kilometre… İstanbul, Çanakkale ve İzmit Körfezi üzerinde inci gerdanlık gibi dizilen asma köprüler olmasa milyonlarca motorlu araç her gün nereye nasıl ulaşabilecekti acaba? Evet, “ESER VE HİZMET SİYASETİ” denilince ortaya bu destansı tablolar çıkıyor… Bu arada Bolu Dağı Tüneli'ni hatırlamamak eksiklik olur. 1993 yılında ilk kazısı yapılan 2,9 km’lik çift tüplü tünel, ancak 14 sene sonra, 2007 yılında tamamlandı. Bolu tünelini, Ovit ve Yeni Zigana tünelleriyle karşılaştırınca, ülkemizin son 20 yılda nereden nereye geldiğini çok net biçimde görebiliyoruz…
Bunlar sadece altyapıyla alakalı bir mukayese. Bir de üstyapı var… Sanayi ve teknoloji alanındaki, özellikle savunma sanayii alanındaki pek muhteşem sıçrayış var… Türkiye birçok alanda kanatlanmış uçuyor âdeta!.. Bunun devam etmesi lazım. Ve bunun için de ülke hizmetindeki başarılarıyla kendilerini ispatlamış kadroların işbaşında kalması lazım. Aksi hâlde, ülkeye refah getiren eser ve hizmetleri akamete uğratmaktan başka bir hedefi bulunmayan malum zihniyet, ülkemizin geleceğini karartır maazallah!..