Dünkü yazımızda, Arap âleminin son yüzyılını çok özet şekilde ele almıştık. Bugün de hali hazırdaki vaziyetine bakmak istiyoruz. Durum kısaca şöyle; Arap âleminin bazı devletlerini yola getirmek için yapılan saldırıya, (Süper Güç buna demokrasi getirmek diyor...) yine bazı Arap ülkeleri yataklık yapıyor!.. İşgal Kuvvetlerinin iki yüz bin küsur kişilik askeri, Osmanlılar döneminde Basra vilayetine bağlı bir kaza (ilçe) olan Kuveyt'te konuşlandırılmış. Merkez karargah Katar'da. Suudi Arabistan, Bahreyn ve Umman'da da üsler ve hatırı sayılır miktarda Amerikan askeri varlığı mevcut. Bu arada Filistin ile birlikte sayıları 23 olan Arap devletlerinin başkan ve başbakanları, "Arap Birliği Zirveleri"nde kavga edip birbirlerine hakaret yağdırıyor... Bu ülkelerin bazısında son otuz yıla damgasını vuran eski kuşak liderlerin bir kısmı hayata veda etti. Fas Meliki Hasan ile Ürdün Emiri Hüseyin tahtlarını oğullarına bıraktı. Suriye'de Hafız Esat, bir saltanat gibi başkanlık koltuğunu oğlu Beşşar'a bıraktı. Mısır'da Hüsnü Mübarek oğlu Cemal'i yerine hazırlıyor. Katar gibi, Umman gibi emirliklerde de oğullar babalarını devirip yerine geçebiliyor. Hemen hepsi halktan kopuk ve halka rağmen iktidarını sürdüren yönetimlerin hayatiyeti dış güçlerin kontrolü altında. Hal böyle olunca da, yönetimler kendi halklarının yerine bu güçlere hizmet ediyor. Eski ilçe yeni devlet olan Kuveyt'e Körfez Savaşı 65 milyar dolara mal oldu. Kuveyt'te sekiz sınıf vatandaş olduğunu bu arada belirtelim. Aynı savaşta beş yüz bin ABD askerini topraklarında barındıran Suudi Arabistan'ın, savaş bedeli dışında, diğer Körfez ülkeleri ile birlikte satın almak zorunda kaldığı ve hiçbir zaman kullanamayacakları Amerikan silahlarının bedeli yüz milyar Dolara ulaşıyordu! Dün bahsettiğimiz banka hesaplarında yatan paralar böylelikle yer değiştiriyor. Çoğu Yahudiler'e ait olan bu bankalardaki paraların nemaları ayrıca top ve tüfek olarak İsrail'e de hizmet veriyor tabii. İsrail, kendilerini sapan taşı ile korumaya çalışan Filistinlilere karşı bu silahları tepe tepe kullanıyor. 1973'e kadar Araplar İsrail'e karşı tek cephe idi. Bu tarihten sonra, önce Mısır ve daha sonra da Ürdün ABD tarafından barış anlaşmalarıyla bu cepheden koparıldı. Eğer şimdi de Irak bertaraf edilirse, İsrail karşısında Suriye tek başına kalmış olacaktır. Zaten Amerika bir sonraki hedef olarak Suriye'yi programa almış bulunuyor! Suriye'den sonra da, bir müddetten beri ilişkileri limonî olan Suudi Arabistan'ın sırada olduğu belirtiliyor. Gerçi ABD İran'a da sözlü sataşmada bulunuyor ama, bu ülkeye müdahalesi o kadar kolay değil. İran, Türkiye ve Rusya ile birlikte bu bölgenin asli devleti ve bölgesel gücü... Ne Irak'a ne Suriye'ye benzer. Ayrıca orada Rusya faktörü direkt devreye girer... Belçika Başbakanı'nın da resmen ifade ettiği gibi, Amerika esasen bütün Arap dünyasını zapt etmeyi kafasına koymuş bulunuyor... Bugünkü haliyle Arap Yönetimleri'nin yapabilecekleri fazla bir şey yok. Bunların istisnası Saddam Hüseyin idi. Onu da önce sekiz sene İran ile savaştırdılar, daha sonra tuzağa düşürüp Kuveyt'e saldırttılar. Ve bugüne gelindi. Bunca badireye rağmen Saddam hâlâ direniyor. İşte bu noktada yönetimler değil ama, Arap halklarının tavrı acaba ne olur? Onu da yarın işlemeye çalışacağız.