Suriye Devlet Başkanı'nın soyadı, bilindiği gibi aslan anlamına gelen 'Esed'dir. Ancak bizim medya, Şarkın haberlerini de Garp kaynakları üzerinden verdiği için, Batı medyasında yazıldığı gibi veya oradan devşirip değiştirerek kullanır... Batı dillerinde 'Al -Assad' biçiminde yazılan 'El -Esed', 'Esad' veya Türkçe ses uyumuna uygun olarak Esat haline getirilip kullanılıyor. Suudi Arabistan'ın bir önceki kralı Fehd (o da aslan demek...) için de aynı şey söz konusu idi. Ona da 'Fahd' deniliyordu ki, (bacak) anlamına geliyor. Neyse asıl konumuz Suriye'de akan kan... 2000 yılında, göz doktoru Beşşar El-Esed; bir günde tümgenerallik rütbesi verilerek Başkanlık koltuğuna oturtulduğunda, bütün dünya "Cumhuriyet" diye bilinen bir rejimin, tuhaf bir biçimde nasıl krallığa dönüştüğünü şaşkınlıkla izlemişti! O sırada bir toplantıda karşılaştığım İsrailli önemli bir diplomat, ilgili soruma şöyle cevap vermişti: "Bekleyeceğiz ve Suriye'de kimin asıl Beşşar Esed (bakalım asıl güc kimin elinde olacak...) olduğunu gördükten sonra, politikamızı ona göre oluşturacağız..." Aradan geçen yaklaşık on bir yıllık süreye rağmen, anlaşılıyor ki Beşşar Esed, hâlâ daha gerçekten Beşşar Esed olamamış!.. Şayet asıl güç onda olsa idi, yıllardan beri söz verip durduğu reformları, kısmen de olsa hayata geçirirdi herhalde. Ama Suriye'de "asıl güç" ve derin devlet olan El Muhaberat teşkilatı, Beşşar'ın eniştesi olan Asıf Şevket'in kontrolünde... Rejimin güvenliğinin teminatı ve vurucu gücü Cumhuriyet Muhafızları ise, Beşşar'ın kardeşi Mahir'in patronajında... Baba Esed, aslında büyük oğlu Basil'i yerine yetiştirmişti. Karakter olarak da tam onun gibi bir despottu. Trafik kazasında hayatını kaybedince, Suriye halkı rahat bir nefes almıştı. Ama Mahir de despotluk ve acımasızlıkta büyük abisini hiç aratmıyor! 1982'de Hama'da Müslüman Kardeşlerin başlattığı isyanı, Baba Esed, uyuşturucu ticareti dahil her türlü karanlık işin içinde olan kardeşi Rıfat ile birlikte zalimce bastırmıştı. Top ateşine tutulan Hama şehrinde kırk bin kişi hayatını kaybetmiş, sekiz yüz bin kişi de canını kurtarmak uğruna yurt dışına kaçmıştı... Şimdi de Suriye'deki gösterileri, Asıf Şevket ve kayınçosu Mahir benzer yöntemlerle acımasızca bastırıyor. Peki Beşşar ne yapıyor? Sadece konuşuyor... Anlayacağınız hamaset yapıyor. Bu gidişle Beşşar; hiçbir zaman 'aslan' yani 'Esed' olamaz. Zaten Suriye rejiminin en büyük zaafı da bu. 1973 Savaşında İsrail'den geri alınan Golan Tepelerinin elde tutulamamasının sebebi de bu. Rejimin arkasında halk desteği yok. (Yüzde 74 Sünni çoğunluğu, yüzde 13'lük Nusayri ve Alevi azınlık yönetiyor... Yüzde 13 de Hristiyan ve Süryani var. İ.K.) İsrail yıllardır Suriye'ye darbe üstüne darbe vuruyor. Beşşar ise, ha bire retorikle İsrail'i suçlayıp lafla peynir gemisini yürütmeye çalışıyor. Ama nafile!.. Bu rejim artık böyle devam edemez. Tunus'ta Bin Ali ve Eşi'nin akrabaları, Mısır'da Hüsnü Mübarek'in oğulları Cemal ve Alaa, Libya'da Kaddafi'nin sekiz oğlu ve kızının, devleti çiftlik gibi yönettiği rejimler çöktü, çöküyor. Suriye'de de Enişte Asıf, Kardeş Mahir ve Esed ailesinin kasası olarak bilinen Kuzen Rami Mahlufi'nin saltanatı da şüphesiz bitecek. Şayet Beşşar gerçekten 'Esed-aslan' olmak istiyorsa, ülkesi Irak veya Libya'ya benzetilmeden, ipleri eline alıp gerekli reformları yapsın... Unutmasın ki, Baas'ın Irak kolu ile birlikte Irak da çökertildi. Suriye'de de aynı felaket olmasın. Aman ha!..