At Sineği-Akdeniz Sineği...

A -
A +

Bu sinek hikâyeleri anlaşılan daha bir müddet devam edecek... İnternet sitelerinde, Beyazsaray'da Abdullah Gül tarafından itlaf edilen sineğin beklemediği sonla karşılaşmasının, Kayserililerin sinek avlama kültürü ve sineğin kanadından yağ çıkarma özellikleri de işin içine dahil edilerek, otuziki kısım tekmili birden anlatılmaya devam ediyor. Meğer sinek üzerine kurulabilecek ne komplo teorileri varmış!.. Bu arada ben de literatüre katkıda bulunmak ve özellikle araştırmacı gazetecilik konusunda Fehmi Koru'ya tüyo vermek hesabına şunu ilave edeyim; Bu at sineği durup dururken, hayatı pahasına Oval Ofis'e girme riskini almamıştır elbet... Hafızalarınızı birazcık tazelerseniz, daha önce Beyazsaray'da yapılmış olan bir "at pazarlığı" hikâyesini hatırlayacaksınız! Hani Ali Babacan ile Yaşar Yakış, Irak işgali öncesinde, Teksaslı W. Bush'la at pazarlığı yapmıştı ya... İhtimal o dur ki, kendi nüfuz bölgelerinde turuncu devrimleri tetikleyen Amerika'ya içerleyen Rus gizli servisleri, Beyazsaray'ı at kültürü olan ve dahi at sineğini yadırgama durumunda bulunmayan Bush'u, bu sinekler vasıtasıyla tarassut altına almış!.. Ali Babacan'ın Oval Ofis'e giren heyet içinde olduğunu gören görevli sinek de, içeride at pazarlığı adı altında başka filmlerin çevrilip çevrilmediğini izlemek için can havliyle siyasi arenaya dalmış... Sinek Rus uzmanı olan Bayan Rice'ın saldırısına karşı eğitimli olduğu için onu savuşturmayı başarmış, ama heyhat... Heyette Kayserili Abdullah Gül'ün de bulunduğunu nereden bilsin! Evet hikâye böyle devam ediyor. Eskiden "Yiğit ölür şan kalır, at ölür meydan kalır" denilirdi. Ama galiba yeni dünya düzeninde işler çok değişti, şimdi sinek ölünce bile şanı kıtalararası yayılabiliyor. Bir de "sinek küçüktür ama mide bulandırır" lafı var. Domates çiftçisi için şu sıralarda tam bir sinek felaketi yaşanıyor. Biliyorsunuz, Rusya "Akdeniz Sineği"ni bahane ederek, Türk domatesinin bu ülkeye ihracına büyük sekte vurdu. Abdullah Gül meşhur at sineğini bertaraf etti, bakalım Tayyip Erdoğan Akdeniz sineği meselesini ne kadar halledebilecek. Komplo teorilerine alıştık ya, bu alanda ölçü diye bir sınıra da gerek yok nasılsa; Akdeniz sineği dediğiniz hikâye, Washington'daki görevli at sineğinin intikamı filan olmasın sakın!.. Neyse araştırmacı gazetecilik adına, Fehmi Koru bu meseleyi de aydınlatır herhalde. Sinek hikâyeleri devam ededursun, memleketin gündemindeki diğer konular da bu hikâyelerden çok farklı değil. Siyasiler, ülkenin gerçek gündeminden kopuk, yahut o gündemi gerektiği gibi değerlendirecek yaklaşımlardan uzak bir üslupla politika yapmaya çalışıyor: "Beyaz Saray görüşmelerinden geriye bir at sineği kaldı" diyen DYP lideri Mehmet Ağar, şimdi başka bir hipotez geliştiriyor, diyor ki: "Bu hükümet 2007'yi göremeyecek..." Ağar bir süreden beri ısrarla ve garip şekilde erken seçimi işliyor. Bir bildiği mi var acaba? Ana muhalefet olarak yeni bir politik açılım gerçekleştiremeyen CHP de, can havliyle cumhurbaşkanlığı seçimini ve erken seçimi gündeme sokmaya çalışıyor. Baksanıza Ali Topuz bunu yapabilmek için siyasi nezaket kurallarını zorlayan ifadelerle iktidar partisine yükleniyor. En az kırk yıllık politikacı olan Sayın Topuz, "karanlık kafa" klişe lafının ötesinde bir yeniliği lafta dahi getiremiyor. Siyasette bu kadar kısırlık olunca, gündemi sinek hikâyeleri doldurmaya devam edecek tabii. Türkiye'de on yıllardır, halkın gündemi ile bir kısım elitin gündemi hep birbirinden çok farklı oldu. Halkın istemediği, benimsemediği politikayı, halka rağmen yürütme inadını bırakmayanlar, sandığın verdiği dersi bir türlü kavrayamıyor, kavramak istemiyor. Onlar halkla bu inatlaşmayı sürdürdükçe, toplumsal bilinç daha da belirgin hale geliyor... 2006 veya 2007 fark etmez, sandık yine ortaya konacak. Ama sandıktan çıkacak sonuç önemli. Bakalım halk hangi kafalara oy verecek?!.

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.