Rusya Devlet Başkanı Viladimir Putin; son zamanlarda uluslararası arenada giderek daha fazla öne çıkan bir figür oldu. ABD'nin Orta Doğu ve Doğu Avrupa'daki derin siyasi faaliyetlerine karşı, Putin hamle üstüne hamle yapıyor. Putin; iki gün önce Almanya Şansölyesi Merkel ile önemli görüşmede bulundu. "Petersburg Diyaloğu" toplantılarının kapanışına birlikte katılan iki liderin gündemindeki en önemli maddenin, (yaklaşan kışın da etkisiyle...) enerji olduğuna şüphe yok. Rusya giderek daha fazla güçlenen ekonomik yapısı ve bitmez tükenmez petrol ve doğal gaz kaynaklarıyla Avrasya'nın en güçlü ülkesi olmanın ötesinde; Avrupa'nın da enerji patronu konumunda... Almanya üç yıl önce Rusya ile özel olarak ikili bir anlaşma yaptığında; diğer Avrupa ülkeleri hayli paniklemişti. Çünkü bunların içinde yüzde yüz oranında Rus Doğalgazına bağımlı ülkeler var. Almanya Avrupa'nın en güçlü ve dünyanın üçüncü (şimdi Çin kendisi ile bu sıra için yarışıyor...) büyük ekonomisine sahip. Ama yüzde yetmiş oranında Rus Doğalgazına bağımlı. Putin, kendisine yönelik suikast ihbarlarına aldırmadan, dün de İran'ın başşehri Tahran'da boy gösterdi ve buradan adeta ABD'ye meydan okudu. Hazar Denizi'ne kıyıdaş olan beş ülkenin liderler zirvesine katılan, Rusya Devlet Başkanı, Hazar Denizi Havzasında yeni bir ekonomik teşkilatlanmanın oluşması teklifinde bulundu ve bu da kabul gördü. Bu teşkilatı gerçekleştirmek için, gelecek sene Moskova'da İran, Rusya, Kazakistan, Azerbaycan ve Türkmenistan liderleri yeni bir zirve toplantısı yapacak. Putin ayrıca, Hazar'ın ulaşım bakımından önemli bir kapasiteye sahip olduğunu ve Hazar ile Karadeniz arasında bir ulaşım kanalı açılması görüşünü savundu. Gerçekleşmesi halinde, Süveyş ve Panama kanallarının bir benzeri olacak olan böyle bir kanalın bölgede çok önemli ekonomik gelişmelere ve siyasi dengelerin doğmasına yol açacağı kesin... Hazar Denizi ile ilgili zirvede dikkatleri en fazla çeken husus şüphesiz, sonuç bildirisi oldu. Putin'in bireysel olarak seslendirip ABD'yi uyardığı konuların; hemen hemen aynı kelimelerle ortak bildiriye yansıması herhalde kendisini çok sevindirmiş olsa gerek!.. Ortak Bildirinin temel başlıkları şöyle: * Hazar Denizinin hakimiyeti sadece beş ülkeye (Rusya, Azerbaycan, İran, Kazakistan ve Türkmenistan) aittir ve buradaki kaynaklardan sadece bu beş ülke yararlanabilir. * Hazar Denizine kıyısı bulunan beş ülke, hiçbir zaman karşı tarafa saldırmak için bu denizi kullanmayacak. Hiçbir ülke başka bir ülkenin Hazar Denizine kıyısı bulunan bir ülkeye saldırması için topraklarını kullanmasına izin vermeyecek. * Hazar Denizi'nin statüsünü belirlemek için, müzakereler devam edecek. Hazar'ın statüsü belirlenene kadar komşu ülkeler, gemilerine kendi bayraklarını çekecek. * Nükleer silahların yayılmasının anlaşmasına (NPT) bağlı kalınacak ve nükleer enerji sadece barışçıl amaçlar için kullanılacak. Kıyıdaş bir ülkeye saldırı için hiçbir ülkenin kullanılmasına izin verilmeyeceği ile ilgili açıklamayı, yabancı ajanslar şöyle yorumladı: "Putin ABD'nin İran'a saldırmak için, eski Sovyet Cumhuriyetlerinin topraklarını kullanmasına izin vermeyeceklerini açıkladı..." İran Devlet Başkanı Ahmedinecad da; zirvenin çok verimli geçtiğini ve sonuçtan çok memnun kaldıklarını belirterek, gelecek yılki zirvenin Azarbayacan'ın başkenti Bakü'de yapılacağını kaydetti. ABD tarafından yeni yaptırımlar uygulanması tehdidine maruz kaldığı bir sırada; bu zirveden çıkan sonuç bildirisi, elbette İran yönetimine derin bir nefes aldırdı. Özetlemek gerekirse; Amerika'nın özellikle Doğu Avrupa ve Kafkasya'da Rusya'yı kuşatmaya yönelik atraksiyonlarına, Putin Yönetimi çok güçlü hamlelerle karşılık veriyor. Hazar Zirvesi'nin sonuç bildirisi, ABD'nin özellikle İran'a yönelik muhtemel bir hamlesine Rusya'nın verebileceği tepkiyi ihsas eden güçlü bir işaret niteliğinde. Rusya hem Avrasya'da, hem Orta Doğu'da, hem de Kafkaslar'da ABD'nin istediği gibi at oynatamayacağını çeşitli yollarla deklare ediyor. Kısa bir süre önce dış dünyaya duyurulan yeni nesil Rus Bombası da bunlardan biri idi.