Avrupa hep böyledir!..

A -
A +

Evet, Avrupa hep böyledir... Yani çifte standartlıdır. Yani ikiyüzlüdür. Yani bencildir. Nalıncı keseri gibi hep kendisine yontar. Çünkü genlerinde sömürgecilik vardır! Yazının girişine yerleştirdiğimiz bu tespitlerin, bir peşin hükümlülük veya Avrupa düşmanlığı olmadığını basit örneklerle ortaya koymaya çalışalım: Bosna-Hersek'te, Srebrenitza'da; silahsız-korunmasız Boşnakları soykırımcı Sırp katillere teslim eden, daha sonra da baş kasap Ratko Mladiç ile kafeh tokuşturan Hollandalı subaylara, övünç madalyası verilmiş iyi mi!.. Sözde Ermeni soykırımı iddialarında başrol oynamaya meraklı Fransa'nın müstakbel başkanı olarak görülen Sarkozy; kendi askerleri tarafından yapılan, üstelik her türlü bilgi-belge ve görüntü ile sabit olan Cezayir'deki katliam ve soykırım hatırlatıldığında, pişkince şöyle cevap veriyor: "O iş başka!.." Evet o iş başka. Çünkü orada soykırımcı Fransa!.. Bu zihniyetteki Avrupa, Kıbrıs'ta BM'nin çözüm planını sabote eden Rumları tam üyelikle ödüllendirir. Ama planı halkoyuyla destekleyen KKTC'yi ambargolarla izole etmeyi sürdürür. Bu duruma karşı çıkan Türkiye'yi de köşeye sıkıştırmak için, müzakereleri durdurmakla, askıya filan almakla tehdit eder... Önemli değil. Avrupa bunu ilk defa yapmıyor. Hatırlayalım, aynı AB, 1997 yılında da Türkiye'nin tam üyeliğe ehil olmadığını söylememiş miydi? Ama ne olduysa oldu; iki yıl sonra bu defa Türkiye'yi tam üyeliğe aday olarak kabul etti. 2005 yılında başlattığı müzakere sürecini şimdi de durdurmaya veya kesmeye çalışıyor. Bunun için de, Fransa ve Almanya, birliğin üyeleri arasında mutabakat sağlamaya çalışıyor ama nafile... "Çelik Çekirdek" denilen Fransa-Almanya ikilisinin buna benzer çıkışları başka alanlarda da oldu. Yine hatırlayalım; Irak işgali öncesinde bu ikili ABD'ye karşı AB birliğini korumaya çalıştı. Fakat heyhat... Başta İngiltere olmak üzere, İspanya, İtalya, hatta Polonya ve Macaristan askerleriyle karşı safta yer alınca; Mösyö Chirac neye uğradığını şaşırdı!.. Üstelik ABD Savunma Bakanı Rumsfeld; "Avrupa yaşlandı artık..." diye kendilerini takazaya aldı. Acaba bu yaşlanma ithamı doğrudan Chirac'ın şahsına mıydı?!. O dönemde henüz Şansölye görevini üstlenmemiş olan, Bayan Merkel de, rakibi olan Sosyal Demokrat hükümetin Fransa'yla birlikte yürüttüğü muhalif politikanın aksine, ABD'ye sempati mesajları yolluyordu... Muhalefette iken ABD'ye sempati, Türkiye'ye ise antipati mesajları gönderen Şansölye Merkel, iktidara gelince bir ara farklı şeyler seslendirir gibi oldu. Kendisinin aksi yöndeki kişisel görüşlerine rağmen; "Ahde vefa-Pacta Sund Cervanda" kuralı uygun olarak; Almanya Devleti'nin verdiği sözde duracağını söyledi. Bu sözler, "Taç giyen baş akıllanır..." diye yorumlandı ama; Bayan Merkel yine çark etti. Şimdi Mösyö Chirac ile birlikte, Türkiye'nin üyelik müzakerelerini 18 ay, yani bir buçuk yıl durdurmaya; bu zaman zarfında Türkiye Kıbrıs'ta Rumların ve Yunanistan'ın ve dolayısıyla AB'nin istediği tavizleri vermediği takdirde, her halde öteden beri "ucu açık" diye nitelendirdikleri süreci büsbütün ortadan kaldırmaya niyetlenmiş görünüyor... Böyle bir şeyi yapabilirler mi? O kadar kolay değil. Çünkü Avrupa kendi içinde yekpare değil. Almanya, Fransa, Avusturya ve Hollanda'nın bu tutumuna karşı, daha geniş bir vizyon ve ileri görüşle İngiltere, İtalya, İspanya ve İsveç gibi ülkeler, Türkiye'nin tam üyeliğini savunuyorlar. Kaldı ki, Mösyö Chirac da Türkiye'nin AB için taşıdığı önemi sık sık vurgulamıştır... Kısacası bu hamur daha çok su kaldırır. Başbakan Erdoğan'ın dün kendi partisinin grubunda da açıkça tekrarladığı üzere; burada kaybedecek biri varsa; bu öncelikle Avrupa Birliği'dir. Bu birliği daha şimdiden Fransa ve Hollanda, anayasasını bertaraf ederek sabote etmiştir. Batı Avrupa ülkelerinin nüfusu 2050 yılına kadar azalma trendinde olacaktır. Bu trendi tersine çevirmeleri mümkün değildir!.. Yani bugün seksen küsur milyon olan Almanya'nın nüfusu, göç alınmadığı takdirde; 2050 yılında 53 (yazıyla elli üç) milyona düşecektir. Varsın onlar düşünsün... Azalan ve yaşlanan bir nüfus! Merkel'in Türkiye'ye teklif etmeye çalıştığı rüşvet ise; (Kısaca, tam üyelik olmadığı takdirde özel şartlarda ekonomik yardım ve savunma işbirliği... İ.K.) hem çok bayat bir konu, hem de matematik profesörü olmasına rağmen Şansölye'nin sayı saymasını bilmediğini gösteriyor!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.