Geçen perşembe gününden beri medya organlarında, Cumhurbaşkanı A. Necdet Sezer'in; Devlet Bakanı Ali Babacan'ı hem de bir resmi kabul sırasında, Federal Almanya Şansölyesi Angela Merkel'in önünde nasıl azarladığını yazıyor... Bu azarlamanın sebepleri konusunda, medyada her gün yeni bir rivayet çıkıyor. Bu satırların yazıldığı şu ana kadar, taraflardan konu ile ilgili bir açıklama gelmediği için; "azarlama"nın gerçek sebebi konusunda kesin bir kanaate varmak mümkün değil. Bazı haberlere göre, Sezer ekonomik konularda kendisinden izahat almak için Babacan'ın görüşmeden sonra beklemesini istemiş; o da Merkel'in Başbakan Erdoğan ile olan İstanbul programını gerekçe göstererek, mazeret bildirmek istediği için azarlama olayı cereyan etmiş vs. Bu konuda başka iddialar da var. Neyse... Sayın Sezer, başka yeni krizlere yol açmadan görev süresini tamamlasa ülke açısından çok yararlı olacak galiba! O meş'um 2001 ekonomik krizinin fitilini ateşleyen olayı hatırlayınız: Sayın Cumhurbaşkanı'nın dönemin başbakanı Bülent Ecevit'i MGK toplantısında azarlaması, hatta hızını alamayıp anayasa kitapçığını kendisine fırlatması değil miydi?! O dönemde Bülent Bey'in hem yardımcısı hem de manevi evladı pozisyonunda olan Hüsamettin Özkan; yaşından dolayı hareketleri iyice ağırlaşmış olan Ecevit'in yerine atak bir hareketle kitapçığı kapmış ve "Nankör kedi" suçlamasıyla birlikte iade etmişti!.. Toplantıyı terk eden Ecevit de; dışarıda basına açıklama yapmış, genelde nazik bir insan olarak tanınmakla birlikte; o günkü öfkesi nezaketini bastırdığı için; Sezer'e hayli ağır ifadelerle hücumda bulunmuştu. İşte o azarlama ile, fitili ateşlenen ekonomik kriz bombası patlamış; Türkiye, tarihinin belki de en ağır ekonomik krizi ile sarsılmıştı. Krizin faturası korkunç olmuştu. Türk halkı bir gecede yarı yarıya fakirleşmişti. Ülkemiz aradan geçen beş küsur yıla rağmen hâlâ daha o krizin yaralarını sarmaya çalışıyor... Neyse ki, Türkiye'de ekonomik dengeler o döneme göre artık iyice oturmuş da; Sezer'in Babacan'ı azarlaması veya komutanların konuşmaları piyasaları altüst etmiyor. Bu durum ekonomik açıdan güven verse de; Türkiye'nin devlet yönetimindeki üslup ve demokrasi kültürü açısından problemlerinin hâlâ çok olduğu gerçeğini değiştirmiyor... Bir diğer garabet de medyanın tutumudur: Başbakan Erdoğan'ın ve iktidar partisine mensup diğer siyasilerin her lafından ülke adına "GERGİNLİK" devşirenler, nedense başkalarının gerginliği körükleyen davranış ve tutumlarına karşı "omerta" mesabesinde hep sessiz kalıyorlar. Örneğin; halkın büyük hassasiyetinin olduğu bilinen ezan meselesinin kurcalanmasını, kimse "Neden durup dururken ve hiç gereği olmadığı halde; ortamı gerecek bu konulara giriyorsunuz?.." diye irdelemiyor. Tam tersine komutanların konuşmalarının ne kadar bilimsel olduğu, kurmayca hazırlandığı vs. konularda övgü düzülmeye çalışılıyor. Aynı şekilde Cumhurbaşkanı Sezer'in ibadet özgürlüklerinin kısıtlanması konusunda; evrensel düşünce ve uygulamalara taban tabana zıt olan kişisel görüşlerini, çoğu kalem erbabı ya onaylama yarışına girdi; yahut da "Türkiye'ye özgü koşullar çerçevesinde" doğrulatmaya çalıştı... Sayın Sezer'in görev süresi boyunca sergilediği üslup, nevi şahsına münhasır olmuştur. Daha önce başbakanlık görevini yürüten Ecevit ile de, hep sorunlar yaşandı. Bu konuda Cumhurbaşkanının başbakanlarla yaptığı haftalık mutad görüşmelerin süresi bile; aslında durumu net olarak anlatmaktadır! Sezer'in AK Parti iktidarından hiç hazzetmediği, her görüşmede, her törende, "İcranın başı" olarak kendisinin hükümetle olan bütün münasebetlerinde ayan beyan görüldü, görülüyor. Ama kişisel düşünce ve ideolojik aidiyet dışında; devletin tabi olduğu hukuki kurallar ve teamülleri dikkate almak gerekmez mi? Sayın Cumhurbaşkanı, herhangi bir konuda bir bakandan "izahat" almak istiyorsa; onu usulüne uygun çağırıp dinlemesi gerekir herhalde... Ama hazır rastlamışken, bu işi de aradan çıkaralım gibi bir yaklaşım; işte böyle sakil durumlara yol açıyor. Üstelik yabancı devlet adamlarının huzurunda!.. Perşembe günü Çankaya'da şahit olduğu olayı; Şansölye Merkel, eğer anılarını yazıyorsa veya ilerde yazacak olursa; mutlaka dahil edecektir! Lakin, İcranın hükümet kanadının her adımında pireyi deve yapan medya; İcranın başı ve cumhurun başkanı olan Sezer'in bu hareketini vak'ayı adiye olarak telakki etti nedense...