Orta Doğu'nun son haftalardaki hâlini tasvir etmek için, kelime bulmak zor... İki-üç hafta önce, İsrail'in İran'a yönelik muhtemel bir hava saldırısı, gündemi ısıtıyordu. Tam o günlerde ABD Savunma Bakanı Panetta, böyle bir saldırının Bölgede istenmeyen sonuçlara yol açabileceğini söyledi. "Büyük Birader"in bu mecburi çıkışından sonra, İsrail saldırısıyla ilgili haber ve yorumlar geriye çekildi. Fakat bu arada İranlı bir general, İsrail ve Amerika'ya; "Savaşın ne demek olduğunu onlara gösteririz..." türünden meydan okudu. Derken, İsrail-Lübnan sınırında hareketlilik başladı. Uzun bir aradan sonra, Lübnan tarafından İsrail topraklarına roket saldırısı vuku buldu. İsrail de karşılık verdi. Diğer taraftan Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı'nın (IAEA), İran'ın nükleer programıyla ilgili son raporu üzerine; İngiltere bu ülkeye karşı, son derece ağır ambargo kararları açıkladı. Sen misin bunu yapan!.. İran derhal İngiltere ile diplomatik ilişkilerin seviyesini düşürmek üzere, Meclis'ten karar çıkarttı ve İngiliz Elçinin, iki hafta içinde ülkeyi terk etmesi ihtarında bulundu. Meclis sözcüsü kararı açıklarken, sanki çağrıda bulunur gibi; 1979 yılında ABD sefaretinin işgal edilmesi gibi, İran halkının İngiliz elçiliğini de basabileceğini söyledi iyi mi?!. Ve bu olay dün gerçekleşti. Bir grup öğrenci, elçiliği basarak İngiliz bayrağını yaktı, yerine İran bayrağını çekti. Bu arada elçilik binasındaki bazı belgeleri de ortalığa saçtı. Bu saldırının, diplomatik dokunulmazlık ile ilgili beynelmilel hükümler karşısındaki mahiyeti bir tarafa, bundan böyle yol açabileceği zincirleme hadiseleri kestirmek de imkânsız... İran daha önce de kara sularına girdikleri iddiasıyla, altı tane İngiliz askerini esir almış; bir haftalık aşağılayıcı muamele ve sorgulamadan sonra, serbest bırakmıştı... İsrail-Lübnan-İran-İngiltere ve Amerika... ve geliyorum diyen kaos! Bir de Suriye faciası var. BM raporlarına göre 3500, Suriye'deki muhalif kaynaklara göre 4140 kişi bugüne kadar olaylarda hayatını kaybetmiş. Suriye Kızılayı'nın açıklamasına göre, halen bir buçuk milyon insan gıda ve ilaç yardımına muhtaç... Arap Birliği, Suriye'ye karşı son derece sert yaptırım kararları aldı. Türkiye de başından beri, sürecin içinde yer alıyor. AB'nin de, benzer kararlar için toplanma hazırlığı var. Fransa, Türkiye'yi de bu toplantıya davet etti. Diğer taraftan Suriye ile ilgili senaryoların ardı arkası kesilmiyor. "Tampon Bölge" ve insani yardım koridoru için herkes ayrı plan yapıyor!.. Türkiye her vesile ile, Suriye'ye karşı askerî bir müdahaleden yana olmadığını ilan etse de, Arap Birliği ve Türkiye öncülüğünde; tampon bölge ve koridor başta olmak üzere, müdahale planları gırla gidiyor. Hatta kimi yazarlar, "savaşa bir kaldı..." türünden şeyler yazıyor. Bunlara göre, bölge çok büyük bir patlamanın eşiğinde! Irak, Libya ve şimdi de Suriye... Ahmak ve muhteris idareciler, her zaman memleketlerini ateşe atarlar. Yazık, binlerce yazık!..