Başbuğ ne dedi, ne demedi?

A -
A +

Evvela taşları yerli yerine oturtalım!.. Hiçbir gelişmiş demokraside genelkurmay başkanı, bu şekilde bir toplantı düzenlemez ve konuşması da tam dokuz ayrı televizyon kanalı tarafından canlı olarak yayınlanmaz. Dahası aynı toplantıya medya organlarının üst düzey yöneticileri de dahil, iki yüze yakın gazeteci ve yazar (kimileri de daveti bir lütuf telakki edip) katılmaz... Lakin "bizim ülkemize özgü şartlar" muvacehesinde, bu tür toplantılar artık kanıksanmış olduğu için, meselenin bu yönüne dikkat çeken pek fazla kimse yok. Daha ziyade Genelkurmay Başkanı Başbuğ'un konuşmasının muhtevası üzerinde duruluyor. Bir de şöyle bir durum düşünün; Org. Başbuğ, Harp Akademilerinde askeri nizam çerçevesinde tanzim edilmiş bir toplantıda üniforması ile değil de; herhangi bir üniversite çatısı altında veya bir konferans salonunda, sivil kıyafetle ve sadece bir entelektüel olarak katılıp yalnız veya bir panel düzeninde konuşsaydı ve konuşması sonrasında da dinleyicilerden sorular alsaydı... Herhalde çok daha farklı izlenimler doğardı değil mi? Bir başka faraziye: Sayın Başbuğ, bahis mevzuu konuşmasının muhtevasını yeni savaş konseptleri üzerine kursaydı, bu arada gelişen silah teknolojilerinin insan hayatı ile çevre ve iklim şartları üzerindeki etkilerini, bunların yol açtığı siyasi ve sosyal problemleri, mesela radyoaktif madde içeren mühimmatın kullanılmasından ötürü meydana gelen çevre felaketlerini, bütün bunların yol açtığı korkunç hastalıkları ve mecburi göçleri vs. analiz etseydi, modern dünya devletlerinin, savaş sanayi alanındaki siyasi ve stratejik yaklaşımlarını kritik etseydi, daha büyük takdir ve beğeni toplamaz mıydı? Tabii bunlar sadece faraziye... Gerçeğe dönecek olursak, Org. Başbuğ'un önceki gün yaptığı ve "akademik" olarak nitelendirdiği konuşma, değişik açılardan ele alınabilir. Sütun hacmi sınırlı olduğu için, ancak genel hatlarıyla bir değerlendirme yapabileceğiz. Öncelikle konuşmanın muhtevasında yer alan konuların çok büyük kısmı, esas itibariyle siyasi meselelerdir ve dolaysıyla sivil siyasetçiler tarafından işlenip irdelenecek hususlardır. Genelkurmay Başkanı'nın tek taraflı (Herhangi bir müzakere ve tartışmaya, eleştiriye imkan bırakmadan) olarak, görüş empoze etmesi, konuşmanın "akademik" olarak nitelendirilmesiyle esasen çelişmektedir. Fakat her şeye rağmen, (dünkü yazımızda da belirttiğimiz üzere) son yüzyılda Ordu'nun bir türlü siyasetten uzaklaşamadığı, tam aksine her fırsatı kullanarak siyasete müdahale ettiği ve bunca darbelerin, darbe teşebbüslerinin yaşandığı ülkemizde; artık demokrasiyi ve sivil otoriteye bağlılığı vurgulayan ve bu sebeple de askerin siyasetten uzak durmasını öngören bu konuşma, geçmişteki benzerlerine kıyasla çok olumlu ve önemli bir açılımdır. Sayın Başbuğ'un bu tonda konuşmasını yadırgayan otoriter bir zihniyetin hâlâ mevcut olduğunu dikkate aldığımızda; yani "Türkiye'ye özgü şartlarda", bu konuşmayı büyük hüsnü kabulle karşılamak gerekir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.