Başbuğ'un yeni açıklamaları

A -
A +

Ülkemiz maalesef son günlerde yine terör belasının dehşeti ile yüz yüze... Pazartesi günü İstanbul'da, bir emniyet amiri ile daha 16 yaşında olan bir genç vatandaşımızın hayatına mal olan, terörist saldırıdan sonra; dün de Diyarbakır Lice'de, askerî konvoya karşı düzenlenen kanlı tuzakla, tam dokuz tane vatan evladı şehit oldu. Türkiye bu haberle çalkalanırken, bir de Ankara'da Bilkent Üniversitesi'nde ders veren; Adalet eski Bakanı Hikmet Sami Türk'e yönelik intihar eylemi meydana geldi. Neyse ki, büyük şans eseri, bu menfur eylem hedefine ulaşamadı. Ardından da Şemdinli'de açılan taciz ateşiyle bir asker şehit edildi. Org. Başbuğ dünkü basın toplantısına, maalesef Lice'deki müessif olayı anlatmakla başlamak zorunda kaldı. Askerlerin içinde bulunduğu zırhlı personel taşıyıcı (ZPT) aracın alt tarafında da 4.5 santimlik zırh olduğu halde, yola yerleştirilen patlayıcı çok güçlü olduğu için, ne yazık ki, zayiat bu derece fazla olmuş... Şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Genelkurmay Başkanı, iki buçuk saat süren toplantıda çok önemli açıklamalarda bulundu. Bu açıklamalarla ilgili olarak medya organlarında hayli farklı yorumların yapılacağını öncelikle belirtelim. Org. Başbuğ açıklamalarına, son aylarda ele geçirilen silah ve mühimmat ile ilgili çok detaylı bilgiler (tam elli dakika sürdü) vererek başladı. Başbuğ silah ve mühimmat kavramları arasındaki farkı izah ettikten sonra, şimdiye kadar yakalanan 45 adet silahın hiçbirisinin TSK'ya ait olmadığını söyledi. Bu şüphesiz önemli bir bilgi idi. Diğer taraftan Başbuğ mühimmat konusunda bu kadar net cevap vermedi, ancak kamuoyu tarafından merak edilen pek çok hususu da açıklığa kavuşturdu. Mesela TSK'ya ait yer altında hiçbir silah ve mühimmat bulunmadığını belirtti. Çünkü daha önce bu şekilde gömülü olan silah ve mühimmat 1986 ile 1998 yılları arasında çıkarılarak depolara alınmış... Diğer taraftan imal edilen mühimmatın (kafile numaraları aynı olan) bir kısmının TSK'ya, bir kısmının da Emniyet Genel Müdürlüğüne de verildiğini dile getirdi. Başbuğ bu noktada herhangi bir yanlış anlaşılmaya meydan vermemek için, yakalanan mühimmatın emniyet genel müdürlüğüne verilenlerden olduğu yolunda herhangi bir imada bulunmadığını özellikle vurguladı. Bu arada bahse konu mühimmatın bazen yabancı ülkelere de satıldığını ifade etti ve bu sebepten ötürü, ele geçirilen mühimmatın menşeinin tespitinde zorluklar yaşandığını ifade ederek, son bir yılda mühimmat için de yeni numaralama sistemi getirdiklerini ve bundan böyle, daha kolay tespit yapılabileceğini söyledi. Sayın Başbuğ'un açıklamaları ve sorulara verdiği cevaplar çok geniş. Başka yazılara da konu olacak nitelikte. Ancak bana göre dünkü beyanlarının en önemli bölümü, TSK'nın demokrasiye ve hukuk devletine olan bağlılığı ve yargının bağımsızlığına saygısını defaatle ve çok net olarak dile getirmesi idi. Org. Başbuğ'un, "Demokrasiye ve hukuk devletine saygılı olmayan hiç kimse TSK içinde barınamaz..." şeklindeki ifadesi, herhalde bugüne kadar ilk defa telaffuz edilen bir sözdür. Bu nedenle çok ama çok önemlidir!..

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.