Deniz Baykal ve istifasıyla ilgili üst üste bu üçüncü yazı. Hemen doğrudan şunu söyleyelim: CHP eski lideri, kaset komplosunu iktidara yıkmakla BALTAYI TAŞA VURDU!.. Dün de değinmiştik, Baykal Erdoğan için kolay bir rakipti. Öyle ya, yedi yıl içerisinde ikişer defa genel ve yerel seçimlerde; tam dört defa sandıkta mağlup etmeyi başarmış ve beşinci kez mağlup etmesi de kesin gibi olan Erdoğan ve partisi açısından, Baykal'a ve CHP'ye karşı komplo kurmaya ne hacet? Hem iktidar mensupları, bu tür komploların bumerang gibi, bir gün geri dönüp sahiplerini vuracağını da bilmeyecek kadar siyaset acemisi değil... Sayın Baykal'ı kim şaşırttı veya hangi hesabı yaptı bilemeyiz ama, kendisini çekilmeye zorlayan komplonun sahiplerini, belki de bilerek yanlış adreste aramaya kalkıştı. Bunu yaparken elinde belge olmadığını da söyledi. Sadece "Biliyorum, söylediklerim doğru çıkacak..." gibisinden bir salvo yaptı. Bu hareket Baykal'ın siyasi tecrübesi ile de bağdaşmadı doğrusu! Gelelim esas meseleye: Mehmet Barlas'ın (Sabah) şu tesbiti çok önemli: "... Yani CHP Genel Başkanı dün 'Ben partimin bir kadın milletvekili ile hiç birlikte olmadım. Bu kaset montajdır' deseydi, hem istifasına gerek kalmazdı, hem de bu kasetin düzmece olduğu anlaşılırdı." Evet, Sayın Baykal "Bu kaset düzmecedir. Böyle bir ilişki asla söz konusu değildir" diyemediği sürece, parti başkanlığına geri dönmesi mümkün değildir. Gerisi yalnızca teferruattır. Olayı saptırmaktır. Hürriyet Başyazarı Oktay Ekşi'nin dünkü yazısı şöyle başlıyordu: "Olayı saptırmayalım. Deniz Baykal'ı CHP Genel Başkanlığından istifa etmek zorunda bırakan görüntülerin bire bir gerçeği yansıttığında kuşku yok..." Çok ilginç değil mi? Zaten Doğan Medya Grubu'nun konuya yaklaşma biçimi de diğerlerinden çok farklı oldu: Hürriyet istifa haberini, "Bir tarih sona erdi" başlığı ile verirken, Milliyet de "Bir devrin sonu" ifadesini kullandı. Bütün bunlar Baykal'ın aktif siyasi hayatının artık sona erdiğini gösteren işaretler olarak okunamaz mı? Gürsel Tekin'in, "Sayın Baykal artık bize ağabeylik, babalık yapacak..." ifadesiyle birlikte okunduğunda kesinlikle evet. Zaten Önder Sav'ın dünkü açıklamasında yer alan kodlar da aynen bunu ifade ediyordu. Yani Baykal döneminin artık geride kaldığını anlatıyordu... Peki Baykal'ı kim götürdü? Baykal'ın olayı, "Kendisinin sivil dikta ile mücadele etmesi"yle izahına karşılık, analizciler çok farklı değerlendiriyor. Ahmet Altan'ın şu tespitine katılmamak mümkün değil: "Benim görebildiğim kadarıyla, Baykal, AKP'nin önünü kesemediği, anayasa değişimini engelleyemediği için parti başkanlığından uzaklaştırılmasına yol açan bir komplonun kurbanı oldu..." Zaman'dan İhsan Dağı da şunları söylüyor: "Bu, açık ve seçik olarak CHP'yi yeniden yapılandırmak isteyen birilerinin, Baykal'ın son kullanma tarihinin geçtiğini düşünenlerin işidir..."