Monolog hayli sıkıcı ama, kısaca hatırlayalım; Ana Muhalefet Lideri: - Kafanızdaki düşünceleri açıklayın Sayın Başbakan! Başbakan: - Hay hay! Müsait bir zamanda bir araya gelelim. Size düşüncelerimi açıklayayım. Ana Muhalefet Lideri: - Görüşmemiz bir şartla olur. Kameralar (Eğer kameraman istemiyorsan, robot kameralar olsun...) bu görüşmeyi an be an kaydedecek... Başbakan: - Böyle bir talep siyasi etiğe aykırıdır. Asla görüşmem. Konuyu Millet Meclisi'ne getireceğiz. İstiyorsan çık konuş. Sonra ben de konuşayım. ........ Ve konu Meclis'e geldi... Hükümet, açılım projesinin her yönü ile tartışılması için önerge verdi. Daha önce yaşananları biliyorsunuz. Konu ile ilgili olarak Meclis'te kapalı oturum yapılıp yapılmaması hakkında hararetli tartışmalar yaşandı. MHP, yasalara aykırı olmasına, suç teşkil etmesine rağmen, gizli oturumda konuşulacakları kamuoyuna açıklamakla tehdit etti vs. Netice olarak açılım meselesi, TBMM'de ve milletin önünde (yani oturum kapalı değil açık olacak!..) her yönü ile müzakere edilecek. Partiler ve milletvekilleri konuya dair görüşlerini açıklayacak. Fakat Sayın Baykal'ın itirazları bitmiyor: Diyor ki: "Neden Meclis'teki bu görüşme tam da 10 Kasım günü yapılıyor?! Bayrakların yarıya indiği gün bu görüşmenin yapılacak olması manidar... " Eeh, pes doğrusu! Öküzün altında buzağı aramak ancak bu kadar olur. Atatürk'ün ölümünün üzerinden 71 sene geçti. Hâlâ daha 10 Kasım gününü "yas günü" diye, çalışmaya kapatmak hangi akıl ve mantığın eseri olabilir? Lakin şaka maka değil, Sayın Baykal her şeyden işkilleniyor. Baksanıza şimdi de, başbakanın aşı olup olmamasına kafayı takmış. Hükümetin aynı zamanda doktor profesör olan Sağlık Bakanı, halkı tedbirli olmaya teşvik etmek için kendisi aşı oluyor. Bu arada gazeteciler Başbakan'a da aşı olup olmayacağını soruyor. O da olmayı düşünmediğini belirtiyor. Vaay sen misin böyle diyen. Ana muhalefet lideri hemen durumdan vazife çıkarıyor. Şu sözler Baykal'ın dünkü konuşmasından: "Başbakanın canı tatlı da vatandaşın canı tatlı değil mi? Başbakan kendisini düşünüyor. 'Ben olmayacağım' diyor. Sen olmayacaksan vatandaşa niye yapıyorsun?.." Evet, aynen böyle. Yazının başlığını belki de şöyle atmalıydım: Baykal bir değil, tam iki kulp buldu. Birincisi: Meclis'teki açılım görüşmesi niçin 10 Kasım günü yapılıyor? İkincisi de: Başbakan niçin domuz gribine karşı aşı olmuyor? CHP liderinin muhalefet pozisyonu bu minval üzere... MHP liderine gelince, o da dünkü konuşmasında yine şehit cenazeleri ve gaziler üzerinden iktidara salvo atışı yaptı. Ayrıca Baykal'ın "10 Kasım itirazı"na da destek verdi. Başbakanı ve hükümeti, terör örgütünü kucaklamakla, gazileri dışlamakla itham etti. Sayın Bahçeli, hem "intikam peşinde değiliz..." diyor, hem de toplumsal barışı sağlamak için yapılan bütün teşebbüsleri peşinen reddediyor. Bunları hükümetle müzakere etmeye dahi yanaşmıyor. O zaman sorarlar adama: Çeyrek asrı aşkın zamandır devam eden, bölücü terör ve bu uğurda verilen on binlerce can kaybının muhasebesini nasıl yapıyorsunuz? Barış ve kardeşlik nasıl sağlanacak? Hamasetle mi? Öyleyse şimdiye kadar niye sağlanamadı?..