Bayrama yakışmayan görüntüler!..

A -
A +

Her bayram öncesi, sırası ve sonrasında yaşanan benzer acılar maalesef bir kere daha tekrar etti. Daha bayrama girmeden İzmit civarında, TEM otoyolunda 13 tane araba birbirine girdi ve tam 13 insanımız hayatını kaybetti! Yaralıların sayısı her zaman olduğu gibi çok daha kabarık... Otoyollar modern karayolu ulaşımının simgesidir ve emniyet açısından, başka isimler taşıyan diğer bütün yollara göre daha üstün niteliktedir. Ama o yollarda araç kullanan insanların nitelikleri de elbette çok önemli değil mi? Dikkatsizlik, aşırı sür'at, yanlış sollama, ani fren ve direksiyon hareketleri vs. vs... Bütün bunlar, insandan kaynaklanan hata ve yanlışlıklar ve hepsi de, ölümcül kazalara sebebiyet veriyor. Hele bir de ismi "otoyol" olmakla birlikte, kalite ve bakım yönünden yollar o sınıfın özelliklerine sahip değilse... İşte o zaman netice hep felaket oluyor. İzmit civarındaki zincirleme kazada olduğu gibi! İç parçalayan o kaza görüntüleri; bayramın sevinç atmosferi üzerine kara bulutlar gibi çöküyor. Bayram havasını zehirleyen bir başka görüntü de, kuş gribinden ötürü hayvan itlafının acımasız uygulama biçimi... Bu nasıl vicdan ve iz'andır ki, kümes hayvanlarını diri diri yakabiliyor!.. Afrika ormanları içinde izole vaziyette yaşayıp; medeniyetle hiç tanışmamış vahşi kabilelerde bile, böyle olaylar zor bulunur. Geçen yıllarda elinden kaçırdığı kurbanlık hayvanın arka ayaklarını balta ile kesmeye kalkışan, amiyane tabiriyle "kasap bozuntusu" kişinin görüntüleri, insanları nasıl isyan ettirmişse, tavukları canlı canlı yakanlar da aynı infiale yol açtılar. Bütün bunlar bayrama yakışmayan görüntüler. Ne yazık ki, insanı son derece rahatsız eden bu görüntüler, hem çok fazla; hem de toplumun bütününe yayılmış durumda. Bazılarının iddia ettiği gibi, bu çirkin görüntülerin sebebi sadece yoksulluk veya cahillik de değil. Çünkü değeri yüz milyarlara varan lüks arabalarla yollarda dehşet saçan magandalar fakir filan değil. Yahut bilmem kaç bin dolarlık silahla havaya ateş edip insanların ölümüne yol açanlar da öyle. Ve ne yazık ki, bunların büyük bir kısmı okumuş kişiler; diplomaları, meslekleri de var!.. Demek ki, bu meselenin başka boyutları var. Türkiye işin bu yönünü düşünmek zorunda. Şu kuş gribi vakalarından dolayı, ülkenin her yanında yaşanan manzaraların izahı yapılabilir mi acaba? Bilmem kaç kuruş karşılığında kendilerine yoldurulan tavuklarla poz veren o acınası çocuklar... Ve kuş gribine dair çıldırtan hikayeler, rivayetler... Bir bayram günü böyle şeyleri kaleme almak ne kadar sıkıntı verici! Ama ülke gerçekleri böyle. İnsan bazen hayal kuruyor: Keşke hayat reklamlardaki gibi olsa. Hani Amerikalı kovboy ve Japon'a hava atan Türk var ya; telefonla 20 dakikada kredi filan alıyor! Doğu Bayazıt'ta, Sağlık Bakanının kişisel müdahalesine rağmen, acil çağrıya ancak 7 (yazıyla, yedi) saat sonra cevap verilebiliyor... Bir tarafta hayal sınırlarını zorlayan lüküs hayat, diğer tarafta da iç parçalayan sefalet tabloları!.. Koçyiğit ailesinin dramı Doğu Bayazıt'ta kuş gribi sebebiyle üç çocuğunu birden kaybeden Zeki Koçyiğit, günlerdir yürek paralayan şeyler söylüyor. İşsiz, geliri olmayan; üstelik böbreklerinden rahatsız bu bahtsız vatandaşımızın eşi de rahatsızmış. Çocuklarını hastaneye götürmek için aldığı borç paraları nasıl ödeyeceğini, yüksek sesle düşünüyor. Halimi soran bir yetkili çıkmadı diyor. Tarım Bakanı sadece başsağlığı dileyip gitmiş... Baba Zeki Koçyiğit'in içi yanıyor. 14 yaşında hayata veda eden ve bu ölümcül hastalığın pençesine düşene kadar, pamuk şekeri satarak ailenin geçimini sağlayan oğlu Mehmet Ali Koçyiğit'e bir ayakkabı alamadığı için kahroluyor. Artık hayatta olmayan çocuğunun yırtık ayakkabı ile okula gitmesini, ıslak ayaklarla eve dönüp hasta olmasını düşünüyor, düşündükçe daha çok üzülüyor. Ölen çocuklarına meyve alamadığı için yanıyor... Bir baba için, bu ne büyük acıdır!.. Günlerdir takip ediyorum; hangi yetkili veya hayırsever vatandaş, Zeki Koçyiğit'in acılarını bir parça hafifletecek acaba? Kendisini ziyarete giden Sağlık Bakanı bu konuda bir inisiyatif kullandı mı acaba? Zeki Koçyiğit'i ve üç çocuğuna ağıt yakan eşini, tedavi ettirecek, onların yoksulluğunu geçici de olsa hafifletecek bir tedbir vs... Zeki Koçyiğit'in dramını öğrenen imkan sahibi vatandaşlar acaba kendisine el uzatacak mı? Bu ülkenin süper marketlerinde kilosu altmış-yetmiş milyona ithal peynir satılıyor... İmkanı olan, o pahalı peynirden alır ve yer. Buna kimsenin bir diyeceği olmaz. Lakin Zeki Koçyiğit'in evine de kilosu beş-altı milyon lira olan peynirden girmeli, öyle değil mi? Hepinize hayırlı bayramlar...

UYARI: Küfür, hakaret, bir grup, ırk ya da kişiyi aşağılayan imalar içeren, inançlara saldıran yorumlar onaylanmamaktır. Türkçe imla kurallarına dikkat edilmeyen, büyük harflerle yazılan metinler dikkate alınmamaktadır.