Son iki gündür, yazılı ve görsel medya, yoğun olarak Beşiktaş Kulübü Başkanı Serdar Bilgili'nin istifasını tartışıyor. Bu köşede spor konulu yazılar, pek seyrek olarak yer alır. Ama Bilgili'nin çekilme kararı almasını yalnızca sporu alakadar eden bir mesele olarak görmemeliyiz. Daha önce de burada belirtildiği gibi, Türkiye'de yanlış bir anlama ve algılama var. Spor deyince, bazılarının aklına sadece futbol geliyor. Ve spor kulüplerinin pek çok şubesi bulunmasına rağmen, yalnızca popüler olan futbol, dominant şekilde gündemi doldurduğu için, güreş, atletizm, yüzme, basketbol, voleybol vs. dallar neredeyse yok sayılıyor!.. Bu yanlış ve sakat anlayış yüzünden, başka konularda da pek çok sakil durum meydana geliyor. İlk olarak spor alanındaki cehalet, kalitesizlik, fanatizm, rantçılık ve istismara dikkat çekmek gerekiyor... Serdar Bilgili'nin olağanüstü kongre kararını açıkladığı basın toplantısında da ifade ettiği gibi, bardağı taşıran son olay; aslında kulüp taraftarı sade vatandaşlardan kaynaklanmamış. Tam aksine, VIP denilen, yani önemli kişilerin bulunduğu veya girebildiği, yahut girebilmek için para gücü ve mevkiin gerektiği bölümden; yine mahdut gelirli kimselerin pek kiralayamayacağı localardan sadır olmuş... İşte bu noktada, sporun amatör zevk ve sosyal aktivite tarafından ziyade, siyasi ve ekonomik nüfuz için, yahut şöhret ve rant gibi yoruma açık maksatlar için kullanılma tehlikesi ortaya çıkıyor. Serdar Bilgili; "BEN DEVLETLE İŞ YAPMADIM, DEVLET BANKASINDAN KREDİ KULLANMADIM. BEŞİKTAŞ BAŞKANLIK MAKAMINI İSTİSMAR EDEREK BİR YARAR ELDE ETME YOLUNA GİTMEDİM..." derken herhalde bazı kimselere birtakım mesajlar vermek istiyordu. Serdar Bilgili'nin Beşiktaş'taki misyonunu sona erdirme kararı alması, şahsi konumu açısından son derece doğru ve onurlu bir harekettir. Bu konuda zaten herkes fikir birliği içinde. Ama Bilgili'nin icraatı gözönüne alındığında, BJK için büyük bir kayıp sözkonusu. Elbette Beşiktaş camiası bu durumu kendi içinde değerlendirecektir. Burada önemli olan, Bilgili'nin kendisine yapılan hakaretler karşısında sergilediği tavırla, onurlu davranış olarak başkalarına da örnek teşkil etmesi gereken duruşu gösterebilmesidir. Bilgili bu hareketiyle, istenmediği veya gerekli saygıyı görmediği yerde, bir dakika dahi durulmaması gerektiğini herkese öğretmiş oluyor... Türk spor dünyasındaki duruma gelince; maalesef, gelişmeler hiç de içaçıcı değil. Özellikle futbol müsabakalarından pis kokular yükseliyor. Daha birinci sezonun başında baş gösteren olaylar, bu ligin kolay kolay bitmeyeceği düşüncelerine yol açmıştı. Nitekim sonunda olanlar oldu. Hakem istifaları, şüpheli teknik direktör istifaları ve nihayet kulüp başkanı istifaları ile işin rengi iyice ortaya çıkmış bulunuyor. Lafı hiç uzatmadan şunu söyleyelim; bir gün bile gecikmeden, hemen yarın Türkiye'de sporla ilgili resmi ve gayri resmi bütün kurum ve kuruluşlar müşterek bir seferberlik ilan ederek, sporu her yönüyle masaya yatırmalıdır. Aksi halde şikenin, güven kaybının, kalite düşmesinin, spor ahlakının bozulmasının, holiganizmin önüne geçilmesi imkansızlaşır. Sonunda işte böyle şeref tribününde, VIP kısmında, özel localar gibi ayrıcalıklı bölümlerde bile skandallar yaşanır. Zengin ve yoksul holiganlar iş birliği yapıp spor alanlarını tahammül edilemez arenalara çevirirler. İngiltere, maruz kaldığı böyle bir felaketten ancak çok zecri tedbirler alarak uzaklaşabildi. Ülkemizde de, tehlike daha fazla büyümeden önünü alma zamanıdır.