AK Parti'nin onuncu kuruluş yıl dönümünde, Başbakan'ın ağzından çıkan "Artık bıçak kemiğe dayanmıştır..." cümlesi üzerinden namütenahi yorum ve analizler yapılıyor. Ramazan ayından hemen sonra başlayacak, sınır ötesi bir operasyondan tutun da, terörle mücadelede yeniden sertlik politikalarının uygulamaya konulmasına ve Kürt meselesinin çözümünde esaslı bir paradigma değişikliğine kadar her türlü tahmin yürütülüyor. Durumu kısaca 1990'lara yeniden dönüş olarak tanımlayanların düştüğü yanılgı hariç söylenenlerin çoğu, mümkün ve muhtemel şeyler... 1984'teki Eruh ve Şemdinli terörist saldırılarını baz alırsak, 27 yıl boyunca devletin terörle mücadelede ortaya koyduğu tavır ve reflekslerin, daha önce olduğu gibi kısmen veya tamamen tekrarlanması, kolayca öngörülebilecek bir durum. Ancak bilelim ki, ne bölücü örgütün durumu, ne Kürt meselesinin evrildiği safha ve ne de devletin siyasi duruş ve stratejisi, geride kalan yaklaşık otuz yıldaki tabloyu yansıtmıyor. AK Parti dokuz yıllık iktidarında, Türkiye'nin ekonomik ve sosyal kalkınması istikametinde devrim ölçeğinde başarılara imza attı. Benzer şekilde dış politika alanında da göz kamaştırıcı hamleler gerçekleştirdi. İktidarın parlak başarılarını sürdüremediği tek saha, bölücü terör ve Kürt meselesidir. Ancak bu konuda, genel olarak sivil siyasetin ve elbette öncelikle iktidarın elini kolunu bağlayan; devlet içi güç dengeleri ve yetki dağılımı ile esasen hiyerarşik yapıdaki aksaklık ve bozukluklar konusunda, çok önemli iyileştirmeleri de net olarak hayata geçirebildi. Burası işin püf noktası... Özetle, çağdaş bir hukuk devletinde olması gereken düzen, daha yeni yeni memleketimizde işleyiş kazanıyor. Bundan sonra da yeni düzenin olumlu neticelerini görmeyi bekleyebiliriz. Başbakanın sertleşen üslubu, bize göre daha önceki başbakan ve bakanların da yaptığı üzere, bir hamasetten ibaret olmasa gerek. Olmamalı. Aynı şekilde bu üslup, zevahiri kurtarmak için başvurulan ve köklü çözüm olamayacak yaklaşımların yansıması da olmamalı. Ya ne olmalı?.. Türkiye Cumhuriyeti Devletinin yükselen ve İslam âlemi için de, güçlü bir referans kaynağı olan profiline uygun, yeni strateji ve politikaların ifadesi olmalı. Beklenen budur!.. Erdoğan'ın üslubunu sertlik yönünden eleştirenlere gelince, bu arkadaşlar öncelikle terör örgütünün küstahça tehditlerine, vahşi saldırılarına bakmalı. Sonra da bölücü örgüt paralelinde reflekslerle, ayrışmayı körükleyici politik davranışlardan vazgeçmeyen, dağdaki teröristin silahını göstererek halka ve devlete şantaj yapan KCK, BDP, DTK mensuplarının haddini aşan üslubuna bakmalı. Emine Ayna, "Biz talep etmiyoruz, artık yapıyoruz siz de katlanacaksınız" derken; Bengi Yıldız, "Vergi vermeyiz ama, devlet bize yardım etmeli..." diye abuk sabuk konuşurken, Erdoğan'dan daha fazla kibarlık beklemek abesle iştigaldir. Hele Hasip Kaplan'a bakın!..