Son iki hafta boyunca, Filistin ve onun müteveffa lideri Yassir Arafat için medyada çok şey yazılıp söylendi. Bunların ne kadarının doğru, ne kadarının yanlış olduğu, gerçeğin peşindeki kalemlerin gayreti ile ortaya çıkacaktır. Arafat artık hayatta olmadığına göre, bu gerçeklerin irdelenmesinin pek fazla acelesi de yoktur!.. Nasıl olsa, tarihe mal olmuş bütün şahıslar gibi, onun da hayatı ve yaptıkları her yönü ile süzgeçten geçirilecektir. İşin bu kısmını araştırmacılara ve tarihçilere bıraktıktan sonra, işin esasına; Filistin Halkının durumuna gelelim: Bir halkın toplumsal duygu, düşünce, öfke, bilinç, dayanıklılık, kararlılık ve millet olmanın gereği sayılan nizam-intizam, kanun ve kurallara uyma, birlikte hareket etme; vakarlı davranma, heyecana kapılma yerine akıl ve mantıkla hareket etme ve içinde bulunulan vaziyet ne olursa olsun dışarıya karşı, yani dosta-düşmana karşı muntazam bir görüntü verme becerisi, kısaca onun gelişmişlik seviyesini gösterir. Elbette milli duyguların en fazla açığa çıktığı durumlar, milli sevinç veya hüzün zamanlarıdır. Devlet denilen organizasyon; halkının yaşadığı topraklar, yani "ülke" olarak tanımlanan coğrafi parçanın sınırları içinde, nizam-intizam ve kanun hakimiyetini sağlama açısından en üst otoritedir. Eğer bir yerde devlet varsa; ilke olarak orada sağlıklı işleyen bir düzen de var demektir. Devletin olmadığı yerde ise, düzensizlik, karışıklık, başıbozukluk ve kaos hüküm sürer. Önceki gün Ramallah'ta görülen manzara, maalesef bu türdendi. Eğer egemen bir Filistin Devleti olsaydı; o iç karartıcı manzara yaşanmazdı... Acılı Filistin Halkı, liderlerinin cenaze merasiminde tam bir keşmekeş içine düştü. Yetkililer, görevliler dahil herkes büyük şaşkınlık ve çaresizlik içinde idi. Kimse ne yapacağını, olayları nasıl kontrol edeceğini bilemiyordu! Oysa, istiklal peşinde koşan Filistinlilerin; dünyaya ve özellikle en büyük özelliği disiplin ve soğukkanlılık olan düşmanları İsrail'e bu şekilde bir görüntü vermeleri mi lazımdı?! Yarım asrı aşkın zamandır her türlü acıyla pişen Filistin Halkının, kontrolden çıkan başıbozuk bir kalabalık görüntüsü vermek yerine; sabırlı, kararlı ve vakur bir tavırla dosta düşmana gerekli mesajı verebilmesi ne iyi olurdu... Evet, "Yığın Psikolojisi" denen bir olgu vardır. Bazı durumlarda insanların hırs ve duyguları, akıl ve mantığın önüne geçer. Ama, kurtuluş ve bağımsızlık mücadelesi veren bir halktan, daha ciddi ve sorumlu bir davranış biçimi beklenirdi. Doğrudur, Filistin halkı, içinde bulunduğu içler acısı durum sebebiyle; hırs, öfke, heyecan ve isyan duygularıyla lebaleb doludur. Buna hiç kimsenin bir diyeceği yoktur. Ama herhalde, Filistinliler de çok iyi bilir ki: Zafer yolunu katedebilmek için yeterince dayanıklı ve sabırlı olmak; kontrolsüz bir heyecan yerine, disiplinli-bilinçli-planlı programlı hareket becerisi şarttır. Ne yazık ki, Filistinliler Arafat'ın cenaze töreninde bunu gösteremediler. Halbuki o tören aynı zamanda Filistin halkı için ciddi bir imtihandı. Çünkü zorlu gelecekte, Filistin halkının kritik zamanlarda soğukkanlılığını ne kadar muhafaza edebileceği noktasında, önemli bir testti. Keşke Filistinli kardeşlerimiz bu testi başarıyla geçebilmiş olsaydı. Fakat heyhat!.. Ama en azından, Filistin halkı bu perişan tablodan bir ders çıkarabilmelidir. Hiç olmazsa bundan sonrası için, bunu yapabilmelidir ki, yakında yapılması beklenen seçimlerden ve akabindeki merhalelerden yeterli sonucu elde edebilsin. Eğer Filistinliler gerektiği kadar dikkatli ve disiplinli olamazsa, geçmişte olduğu gibi çok şey kaybeder!.. Bush ve Blair'in Arafat'ın hemen ardından kotarmak istedikleri Orta Doğu Barış Konferansı veya başka teşebbüsler, müstakbel Filistin Devleti için fırsatlar da getirebilir, yeni tuzaklar da hazırlayabilir. Bu safhayı da kayıpla kapatmamak için; öfke ve taşkınlık yerine, hesap-kitap, plan-program, ciddiyet ve kararlılık tercih edilmelidir. Arafat öldü. Filistinlilerin başı sağolsun. İnanıyoruz ki, Filistin, davasını başarıya taşıyacak yeni liderler çıkaracaktır.