Hikâye aslında yeni değil... Türkiye'nin yarım asrı aşkın demokrasi tatbikatı ile yaşdaş yani... 27 yıl boyunca tek parti olmanın lüksünü yaşayarak, oy kaygısı yaşamayan CHP, ne zaman ki çok partili düzen başladı; işte o gün bugün, tek başına iktidar yüzü göremedi. Kolay değil, 27 yıllık kesintisiz iktidar keyfinden sonra, 58 yıl boyunca bundan mahrum kalmak! 1950'de kendilerini sandığa gömen halkın oylarına kulp taktılar... "Çarıklı" dediler, "köylü" dediler, "kuyruk" vs. dediler. Ama bütün bu yakıştırmalar, aslında o oyları alamama öfkesinin dış vurumu idi. Bugün de durum farklı değil. "Göbeğini kaşıyan adam...", "Bidon kafalı", "kısa bacaklar", "kıllı vücutlar" vb. aşağılayıcı nitelemeler hep aynı sebebe dayanıyor: Neden oylarını bizim partiye vermiyorlar?.. Vatandaşın oyunu bir çuval kömüre yahut bir çuval una sattığını iddia ediyorlar. Valilik, kaymakamlık ve belediyelerin "sosyal devlet" konsepti içinde yaptıkları yardımlar, oy satın almaya dönük bir eylem olarak değerlendiriliyor. Bu iddialar gerçeği yansıtıyor mu? Özellikle CHP tarafından ileri sürüldüğü üzere, bu ülkenin halkı oyunu menfaat karşılığı satıyor olabilir mi? AK Parti'nin Kızılcahamam'da yapmakta olduğu 13. İstişare ve Değerlendirme Toplantısında; Tayyip Erdoğan bu konuyu da dile getirdi ve; "Bu millet oyunu bir çuval kömüre, una satmayacak kadar onurludur, gururludur. İşte birilerinin göremediği budur..." dedi. Türkiye'de seçmen kütüklerindeki son güncellemelere göre, toplam seçmen sayısı 48 milyona ulaşmış durumda. Fert başına milli gelirin sekiz bin dolarlara ulaştığı bu ülkede, 48 milyonluk seçmen kitlesi içinde bir çuval kömüre muhtaç olan oyların yüzdesi kaçtır acaba? Diğer taraftan bir çuval kömüre muhtaç olsa bile, her muhtaç vatandaşı oyunu menfaat karşılığı satıyor gibi kabul etmek, sağlıklı bir yaklaşım olabilir mi? Neyse... Öteden beri fakir vatandaşı hor ve hakir gören zihniyet, kendi tarafına çekemediği insanları karalamakla kendisini avutuyor. Bu arada "sosyal devlet" kavramını, işine geldiği zaman hatırlayan, gelmediği zaman da unutan; hatta bu çerçevedeki faaliyetlere karşı çıkanların, alacağı daha çok dersler var. Bu dersleri çalışmadan seçim kazanmaları da mümkün değil! AK Parti istişare toplantılarını düzenli bir şekilde yapıyor. AK Parti Lideri Erdoğan, haklı olarak bu alanda düzenli istişare yapan tek parti olduklarını belirtiyor. "Durum değerlendirmesi ve öz eleştiri yapılan", heyecan tazelenen bu toplantılarda, "Aynaya bakarak kendi muhasebemizi yapıyoruz..." diyor. Erdoğan'ın dün Kızılcahamam'da seslendirdiği şeyler yeni değildi. Bunları daha önce de pek çok yerde söylemişti. Ancak genel olarak konu değerlendirildiğinde, dört ay sonra sandıkta seçmenin karşısına çıkacak AK Parti'nin; altı yıl içinde yaptığı icraat, kendisine iyi bir netice getirecek seviyede... Mesela sadece eğitim alanında 130 bin yeni derslik yapılmış olması, 740 milyon kitabın ücretsiz olarak öğrencilere dağıtılmış olması, 2007 yılı sonu itibariyle okullara 621 bin bilgisayar cihazının gönderilmiş olması... 200 bin özürlü öğrenciye aylık 406 YTL destek verilmesi... Bunun da ötesinde, ülkede 54 yeni üniversite açılmış olması. (Üniversitelerin eksikliklerinin bulunması, 81 ilde yüksek öğretim imkânı sağlanmış olma başarısını gölgelemez.) Sağlık alanında yapılan yenilikler tam bir devrim niteliğindedir. Hemen belirtelim ki, sağlıkta devam eden problemler (özellikle doktorların çalışma ve ücret şartları açısından) var. Ancak geçmişle kıyaslandığında büyük bir atılım söz konusudur. Vatandaş elbette bunu değerlendirecektir. Bu değerlendirme ne bir torba kömürdür, ne de bir çuval undur...